Duyuru

Collapse
No announcement yet.

TBMM'de padişah açılımı tartışması

Collapse
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
new posts

  • TBMM'de padişah açılımı tartışması

    TBMM’nin dünkü oturumunda söz alan CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, TBMM Başkanlığı’nın 10 Kasım Atatürk’ü anma için hazırladığı davetiye ile Meclis’te ilk kez anılacak olan Sultan 1’inci Abdülmecit için hazırlanan davetiyeleri eleştirdi. İnce, 10 Kasım Atatürk’ü anma davetiyesi ile Sultan 1’inci Abdülmecit için hazırlanan davetiyeyi elinde göstererek, "Yazıklar olsun size şu davetiyelere bakın" dedi.

    CHP Yalova milletvekili Muharrem İnce, Genel Kurul’da partisinin okullardaki şiddet ve madde bağımlılığının tehlike ve nedenlerinin araştırılması için TBMM’ye verilen grup önergesi hakkında söz aldı.


    http://webtv.hurriyet.com.tr/2/24415...ye-isyani.aspx

    İlk olarak milletvekili Kamer Genç’in konuşması sırasında kürsüden itilerek indilmesine değinen İnce, "Burada geçtiğimiz gün bir zorbalık oldu. Kürsüdeki milletvekilimiz itildi. Merak etmeyin bugün olmaz. Onu yapan kişi şöyle bakar; CHP grubunda az kişi var ve sonra kürsüdekine bakar belli bir yaşta mı onu itekleyebilirmiyim ancak o zaman gelebilir. Bugün birşey olmaz" dedi.

    Muharrem İnce, konuşmasının devamında TBMM Başkanlığı tarafından hazırlanan 10 Kasım Atatürk’ü Anma davetiyesi ile bu yıl ilk kez Meclis’te anılacak olan Sultan 1. Abdülmecit ile ilgili davetiyeleri eleştirdi. İki davetiyeyi de elinde gösteren Muharrem İnce, "Padişahlığa özenen bir Meclis Başkanı var. İşte 10 kasım davetiyeleri. Kağıda yazılmış ve fotokopi bir davetiye. Burada da Abdülmecit için hazırlanan davetiye. Yazıklar olsun size. Şu davetiyelere bakın" dedi.

    Kürsünün milletin olduğunu ve milletvekilinin sesinin kesilmesinin milletin sesinin kesilmesi olduğu söyleyen Muharrem İnce, şöyle konuştu:

    "Haddinizi bilin diyorum. Siz şiddeti saldırı amaçlı yapıyorsunuz. Biz şiddeti savunma amaçlı anıyoruz. Eşkiyayı Meclis’e hükümdar etmeyiz. Zannetmeyiniz ki savaş baltalarını gömdüysek yerini unutmadık. ’Siyaseti beyaz kefenler içinde yapıyoruz’ diyen Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum. Biz bu topraklarda kefensiz yatanların torunlarıyız. Biz siyaseti böyle yapıyoruz. Herkes haddini bilsin. TBMM’de hiçkimse padişahlık özentisi yapamaz. Atatürk’e hakaret edemez. Hakkı da değildir, haddi de değildir. Haddini de bildiririz."


    Yılmaz Özdil'in Yazısı ;

    Padişah açılımı

    Gazeteler yazdı...

    Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde ilk kez bir padişah için, Sultan 1’inci Abdülmecid’in ölümünün 150’nci yıldönümü vesilesiyle anma töreni düzenliyor. Padişah tuğralı davetiyeler, milletvekillerine gönderildi. Anma töreni 17 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı’nda yapılacak.

    *

    Kendini Atatürkçü zanneden gaz’teciler derhal gaza geldi haliyle... Vay efendim, Cumhuriyet’in yaş gününü kutlamıyorlarmış da, Abdülmecid’in ölüm yıldönümüne tören yapıyorlarmış filan.

    *

    Padişah Abdülmecid denilen o arkadaş...
    Öleli kaç sene oldu?
    Evet, 150 sene oldu.

    *

    Peki, hangi gün öldü?
    26 Haziran.
    Hangi gün doğdu?
    25 Nisan.
    Tahta hangi gün çıktı?
    1 Temmuz.

    *

    E hani 17 Kasım?

    *

    Hep söylerim, yurtsever’in salağı hain’den fazla zarar verir yurda... Güya cumhuriyetçi tipler Abdülmecid ismine sazan gibi atladı ama “17 Kasım”ın Abdülmecit’le falan alakası yoktur.

    *

    17 Kasım...
    Mustafa Kemal için idam fermanı yazan Vahdettin’in Türkiye’den defolup gittiği gündür!

    *

    “Dersaadet işgal orduları başkumandanı General Harrington cenaplarına... İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devlet-i fahimanesine (yüce devletine) iltica ve bir an evvel naklimi taleb ederim efendim” diye dilekçe yazıp, hiç utanmadan, “halife-i müslimin” diye imzalayan Vahdettin’in, İngiliz işgal zırhlısının ambarına fare gibi saklanarak kaçtığı gündür!

    *

    Alenen...
    Vahdettin’i anıyorlar.

    *

    Hazır, alayınız Dolmabahçe Sarayı’nda toplaşmışken... Mustafa Kemal’in son nefesini verdiği odada yapın bari töreninizi de, tam olsun.

  • #2
    Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

    Emre aynen Yılmaz Özdil'in yazısını da ekle diyecektim ki sen yapmışsın
    Kafamda neden , nasıl , bu ne curret soruları dolaşıyor
    Ama ne yapmalıyız sorusu cok daha önemli gibi geliyor
    Birlik beraberlik 13 Kasım'daki gibi ne olursa olsun en önemli gücümüz
    Lakin ya basında diger sesleri duyamıyoruz ya da sadece Bay Ince işliyor konuları
    ve bu sebebi ne olursa olsun bu sessizlik hiç hoşuma gitmiyor
    Herşey yolunda denip elektrik doğalgaz ÖTV ile kaynak arayışı
    Deprem vergisinin yola yatırılması ve sonunda depremde hayatını kaybedenler
    Bedelli kesinlikle gündemde yok denip 2 ayda ortaya çıkmasına bile ses gelmiyorsa
    birşeyler yapmalı

    Yorum


    • #3
      Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

      Bakın ben AKP'li filan değilim tamam bazı yaptıgı yanlışlar olabilir nitekim bu "yas bayramı" denilen olay bizde atalarımızdan gelen bir gelenektir ve Anadolu'da birçok aile bu geleneğini sürdürüyor bakın beni yanlış anlamanızı da istemem de hani cumhuriyet karşıtı filan asla ve kat'a değilim ama yapılan bu uygulama eski Anadolu adetlerinden biriydi nitekim 99 depreminden sonra da Bülent Ecevit 30 Ağustos'u kutlamamıştı hani bu devlet ben zannetmiyorum demokrasi ve cumhuriyet karşıtı değil... Adam önceki gece düğüne gitmiş; o adamın özel hayatı o o adamın sorunu... biz cumhuriyetimizi kutladık zaten kalkıp devletin de bir güvenlik gücü yapamazsınız dedi mi ki? Kaldı ki izmir CHP'nin bir Konya bir Ankara bir Kayseri AKP'nin elinde bu sehirleri karşılaştıralım hangilerinde hizmet kalitesi daha iyi hangilerinde başlayan metro çalısmaları 7 yıldır ilerlemiyor... Zam üzerine zam bende o durumdan çok memnun değilim nedir bu zenginleşiyoruz fakat cebimizden daha çok para çıkıyor gelen gideni götürüyor olmuyor tabi... Yolların halı de gayet iyi oldu valla geniş geniş heryere rahat gidiliyor... Yani bazı elestrilerimizi yaparken hep negatif değil biraz da pozitif yönlerini görmeliyiz... Bir ülkenin de %50 si koyun olamaz bunu da unutmamak lazım şimdi kalkıp bu ülkenin %50si aptal filan denmemeli yani... ÖTV artmiş bu zaten zengin insanı etkilemez ki... Ayrıca da dikkat ederseniz firmalar ÖTV farklarını daha yansitmiyorlar. Bu neden acaba? Bizi devlet mı kaziklamis otomobil firmaları mı? Otvyi yansitmayarak zarar ettigini de hiç zannetmiyorum ayrıca... Ayrıca da zengini dediğim gibi zaten etkilemiyor adam arabaya 300 bin veriyorsa 350 bin de verir...

      Yorum


      • #4
        Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

        Türkiye bu topraklarda Türkiye olarak doğmadıki 1071 de Malazgirtte başladı bu coğrafyanın tel tel örülüşü. Kurulan ve yıkılan devletler var Türkiyenin temellerinde. Sosyal medyada forumlarda olsun OsmanlıyI, Selçukluyu hiçe saymak moda olmuş bende bunu bir türlü çözemiyorum.

        Ayrıyeten Muharrem İnce, Atatürk ün partisi, yani sırf Atatürk ün partisi diye oy verdiğim partinin, Atatürk den kalan mirasına sahip çıksın.An geliyor altı ok dan en ufak bir namzet bulunmayan siyaset yaparak, belli dergahların mezheplerın kuklası olarak yönetilen partisine sahip çıksın sonra haddini bildirsin. Atatürk e ve Atatürkün devrimleriyle büyümüş zihinlere kazımış nice insanlar yaşıyor bu diyarlarda . Kontra siyaset yapacak parti değildir CHP hepsi haddini bilsin.
        2011/1.6T 180 hp/Karbon Siyah/Cosmo/Dvd 800/ 19" /Multimedia Box/Led Aydınlatma/SprintBooster

        Yorum


        • #5
          Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

          Arkadaşlarınla, akrabalarınla ve tanıdıklarınla paylaşımda bulunmaya ve bağlantı kurmaya başlamak için Facebook'a giriş yap.

          Olayın görünen kısmı birde görünmeyen kısmı.. acaba olay nedir? ders almak lazım
          2015 Honda  CRV  1.6 160 hp Akıllı 4x4 9 ileri zf şanzıman .. vs vs  (görmemişin... :P )

          Görelim Mevlam neyler .. Neylerse güzel eyler
          [center]

          Yorum


          • #6
            Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

            Orjinal yazı sahibi: Sufy
            Arkadaşlarınla, akrabalarınla ve tanıdıklarınla paylaşımda bulunmaya ve bağlantı kurmaya başlamak için Facebook'a giriş yap.

            Olayın görünen kısmı birde görünmeyen kısmı.. acaba olay nedir? ders almak lazım
            On numara habermiş daha önce duymamıştım



            2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

            Yorum


            • #7
              Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

              Gazeteci Can DÜNDAR’ın hazırlamış olduğu ve sözde, Selanik’ten Dolmabahçe’ye, Atatürk’ün yaşamından en önemli kesitleri yansıtan “Mustafa” filminin gösterime başlanmasından sonra, her buna benzer olayda yâda fırsatta olduğu gibi “Atatürk’ün Özel Yaşamı ve Mücadelesi” ile ilgili bazı konular yeniden tartışmaya açıldı.
              Ve yine her zaman öyle olduğu gibi doğal olarak bazı Atatürk/Kemalizm düşmanlarına da gün doğmuş oldu.Bu tür fırsatlardan ve olaylardan kendilerine vazife çıkarıp ATATÜRK’e saldırmayı ve O’nu ulusumuzun gözünde ve gönlünde aşağılamaya çalışmayı ihmal etmeyen ATATÜRK ve Cumhuriyet Devrimi düşmanları dün olduğu gibi bu gün de ATATÜRK’e ,ATATÜRK’ün mücadelesine ve Devrimlerine mesnetsiz isnat ve ithamlarıyla saldırıyorlar.Onlara bu olanağı sunan Can DÜNDAR’ı ben “gazetecilik mesleğindeki başarılarını bile gölge de bırakan bu sinema şaheseri”nden(!) ötürü “can-ı gönülden” kutlarken, bu vesile ile bir kere daha gündeme gelen bir hususun aydınlatılmasına katkıda bulunmak istiyorum.
              Konu, “ATATÜRK’ün Kurutuluş Savaşımızı başlatmak üzere Anadolu’ya çıkışı” ile ilgili..“ATATÜRK, Türk Ulusunun özgür ve bağımsız bir ulus olarak varlığını sürdürmesini borçlu olduğu bu yolculuğa kendi iradesi ile mi çıktı yoksa Vahdettin tarafından mı gönderildi?”Soru bu..Anımsanacağı gibi aynı konu geçtiğimiz yıllarda da rahmetli başbakanlarımızdan Bülent ECEVİT tarafından tıpkı buna benzer bir etkinlikle (yani etkin bir şekilde) tartışmaya açılmış, ATATÜRK’ün büyük Nutku’nda; “yalnız kendini ve tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmaktan başka bir çaba göstermeyen soysuzlaşmış bir padişah” olarak tanımladığı Vahdettin aklanmaya çalışılmıştı.
              ATATÜRK’ün Anadolu’ya –üstelik işgale karşı bir Kurtuluş Savaşı örgütlemek üzere- Vahdettin tarafından görevlendirildiği gibi oldukça komik bu iddiayı ileri sürenlerin savlarına göre;
              16 Nisan 1919: Vahidettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya, Atatürk’ün 9. Ordu Müfettişliği’ne tayin edilmesini önerdi.
              29 Nisan 1919: Harbiye Nazırı Şakir Paşa tarafından, Atatürk’e "Türklerin Rumlara yaptığı baskıyı yerinde incelemek ve önlemek üzere Karadeniz Bölgesine müfettiş olarak gönderilmesinin kararlaştırıldığı’’ bildirildi.
              30 Nisan 1919: Atatürk, Anadolu'daki isyanları ve Osmanlı ordusunun tasviyesini yerinde izlemek amacıyla, İstanbul tarafından "9. Ordu müfettişliği"ne atandı. Bu Atatürk’ün uzun süredir beklediği fırsattı. Sadaret'e konu ile ilgili yazı gönderen Harbiye Nezareti'nin açıklamasında "...Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılacak tebligatı emri altında bulunacak olan vilâyet mülkî memurlarının yerine getirmelerinin genel­ge ile duyurulması" görüşüne yer verildi.
              1 Mayıs 1919: Harbiye Nazırı Şakir Paşa, atanma işlemleri sonrası Atatürk’ü makamına davet etti ve aynı gün "Efendimiz, yeni vazife ile Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Bey'i zat-ı devletinize takdim ederim’’ diyerek kendisini Babıâli'de Sadrazam Damat Ferit Paşa ile tanıştırdı. Damat Ferit Paşa, 9. Ordu Müfettişliği'ne atanan Atatürk için bir çay partisi düzenledi.
              5 Mayıs 1919: Atatürk’ün Samsun'a, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanma emri, Takvimi Vekayi'de yayınlandı.
              5 Mayıs 1919: Atatürk’ün Harbiye nezareti tarafından Samsun'a, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanma emrinin kendisine tebliğ edildiği Genelkurmay Başkanlığına yazı ile bildirildi,
              6 Mayıs 1919: Atatürk’ün, verilen görev yerine acele hareket etmesi istendi. İç İşleri bakanlığı tarafından Atatürk’e ayrıca bir takım anlaşmalar ve krokiler verildi. Söz konusu anlaşmalar ve krokiler, İstanbul Hükümeti ile İtilâf Devletleri arasında varılan anlaşmalar sonucu, 9. Ordu Müfettişliği görevinde alacak sorumluluk ve yetkileri kapsamaktadır.
              7 Mayıs 1919: Atatürk’ün 9. Ordu Müfettişliğine atandığı ve yetkilerini gösteren talimatlar Harbiye Nezareti tarafından 13., 3. ve 15. Kolordu Komutanlıklarına bildirildi.7 Mayıs 1919: Atatürk, Harbiye Nezaretine verdiği yazıda, tayin edildiği 9. Ordu Müfettişliği karargâh mensuplarının 3 aylık ödeneklerinin şimdiden ve İstanbul'dan verilmesini istedi.
              8 Mayıs 1919: Atatürk’ün, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği'ne atandığı, Harbiye Nezareti tarafından bütün kolordulara bildirildi..
              11 Mayıs 1919: Hükümet tarafından 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atanan Atatürk, İstanbul'dan Sivas, Canik Müstakil Mutasarrıflığı ve Sivas'ta 3. Kolordu Komutanlığı'na telgraf çekerek bölgede faaliyette bulunan eşkıyaların miktarı ve mahiyetleri hakkında bilgi istedi. Telgrafta "...Bu bilgi mülkî makamlarla askerî makamların yazışmaları ile tespit edilecek ve Kolordu Komutanı Albay Selâhattin Bey bu bilgiyi Samsun'da bana verecektir". Bu telgrafa göre Atatürk daha İstanbul'da iken göreve başladığını göstermektedir.
              13 Mayıs 1919: Atatürk, Harbiye Nezareti'ne yazdığı yazıda, "9. Ordu Müfettişliği karargâh mensuplarının 3 aylık ödenekleri ile fevkalâde masraflar için bir miktar para verilmesi ve karargâhın seferî sayılması hakkında evvelce yaptığı müracaatların acele sonuçlandırılmasını isteyen ve bunları takiben 3 gün sonra İstanbul'dan hareket edeceğini" bildirdi.
              14 Mayıs 1919: Damat Ferit Paşa'nın Nişantaşı'ndaki evine, akşam yemeğine davet edilen Atatürk, yemekten sonra, Genelkurmay Başkanı Cevat (Çobanlı) Paşa ve Damat Ferit Paşa ile yeni vazifesi hakkında görüşme yaptı. Cevat Paşa, Sadrazam'ın yanından ayrıldıktan sonra Atatürk’e sordu. ‘’Bir şey mi yapacaksın Kemal?’’. Atatürk, ‘’ Evet Paşam, bir şey yapacağım’.’ Cevat Paşa ‘’Allah muvaffak etsin’’ dedi. Atatürk, ‘’Mutlak muvaffak olacağız’’ dedi.
              16 Mayıs 1919: Atatürk, Samsun'a gitmek üzere Cuma günü Bandırma Vapuru ile Anadolu’ya hareket etti. Vapurun, Kızkulesi açıklarında aranma sonrası İngiliz zırhlıları arasından geçerek İstanbul'u terk ederken, Atatürk güvertede bulunanlara, "Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silâh kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde. Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz" dedi. Atatürk, vapur kaptanına "Düşman devletlerinin herhangi bir vasıtasının gadrine uğramamak için sahile yakın bir rota tutunuz. Şayet kesin tehlike görürseniz gemiyi karaya, en yakın sahile oturtunuz" dedi.
              Şimdi bu kronolojiye baktığımız zaman Atatürk’ün ilk önce bu göreve 16 Nisan 1919’da Vahdettin tarafından önerildiğini görürüz. Bu iddia sahipleri bununla da yetinmez Vahdettin’le ATATÜRK arasında bu görevlendirmeden önce “gizli” ve oldukça “özel” görüşmeler yapıldığını, Vahdettin’in ATATÜRK’e “Paşa, benim ilerleyen yaşım ve durumun nezaketi gereği bulunduğum makamı terk edip Anadolu’ya gitme imkânım bulunmamaktadır. Benim yerime Anadolu’ya sen gidip milletimizi harekete geçirecek ve işgale karşı savaşmak üzere örgütleyeceksin. Sana güveniyorum” dediği bile ileri sürülmektedir.
              Oysa gerçekte Mustafa Kemal Paşa’nın “9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği”ne atanması ile ilgili kararın Vahdettin’le hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Dahası ve daha önemlisi Anadolu’ya “Müfettiş (ler)” atanmasına ilişkin asıl düşünce/karar da Osmanlı Hanedanına (Vahdettin’e) ve hükümetine ait bir düşünce yâda karar değil tamamen bir İngiliz (İşgal Kuvvetleri) dayatmasıdır.
              Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra parçalanan Osmanlı coğrafyasında, 8 Ocak 1918’de açıklanan “Wilson prensipleri” gereği azınlıkların kendilerine devlet kurma hakkı için örgütlenme girişimlerine karşı Türklerin özellikle Rum ve Ermeniler (Müslümanların Hıristiyanlar) üzerinde baskı kurduklarını ileri süren işgal kuvvetleri, Osmanlı Hanedanı ve Hükümetine “Anadolu’da asayişin bir an önce sağlanması aksi halde işgalin Anadolu’nun tüm bölgelerine yayılacağı” yolunda bir nota vermişlerdir.Söz konusu “Asayiş”in temini yani –özellikle bu hususa dikkatinizi çekerim- Rum ve Ermenilerin Türklerden yâda genel olarak Hıristiyanların Müslümanların taciz ve saldırılarından korunması ve güvenliklerinin sağlanması için Anadolu’daki durumu yerinde inceleyip gerekli önlemleri almak üzere müfettişler görevlendirilmesi de Osmanlı hanedanına ve Hükümetine verilen bu nota da belirtilmiştir.
              (Hâlbuki bize konu ile ilgili genellikle yanlış bilgi veriliyor ve Rum çetelerin yerli halka (Türklere) baskı yaptığının yerinde incelenmesi istendiği söyleniyor.
              Ama gördüğünüz gibi olay tam tersi noktada düğümlenmiş.)
              Şimdi bir an için diyelim ki ;Bunların hepsi yanlıştır.Gerçekte ortada ne “Hıristiyanların Müslümanlardan korunması ve güvenliklerinin sağlanması” gibi bir gerekçe ne de işgal kuvvetleri tarafından verilmiş böyle bir nota yoktur.“Anadolu’da asayişin sağlanması” “Türklerin ve Müslümanların Rum ve Ermeni çetecilerin saldırılarından korunması için” tamamen Osmanlı Hanedanı ve Osmanlı Hükümeti tarafından düşünülmüş bir önlemdir.Dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya çıkışını sağlayan “9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği”nin oluşturulması ile ilgili karar ve bu konuda yapılan görevlendirme Osmanlı Hanedanı ve Hükümetine aittir.
              Gerçekte yapılması mümkün olmayan böyle bir varsayım bile “Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya çıkmak üzere Vahdettin tarafından görevlendirilmiş olduğunu” ortaya koymaz çünkü işin asıl ilginç tarafı “Anadolu’da asayişin sağlanması için düşünülen önlemlerden biri olarak 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği” oluşturulup başına bir ordu müfettiş atanması kimin yada kimlerin fikri/kararı yada dayatması olursa olsun Osmanlı Hükümetinin ve dolayısıyla Vahdettin’in “9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği”ne atadığı kişi Mustafa Kemal Paşa değil; Yakup Şevki Paşa’dır.
              Bu gerçek, ATATÜRK’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya ayak basarak Anadolu’ya çıkışından sonra özellikle Havza’da yaptığı çalışmalardan rahatsız olarak derhal İstanbul’a geri çağrılmasını isteyen Karadeniz’deki işgal orduları başkomutanı General Milne Osmanlı Harbiye Nazırı Şevket Paşa tarafından şu şekilde anımsatılır;
              “(..)Mustafa Kemal Paşanın 9.Ordu Kıtaatı Müfettişliğine tayinine en etkili sebeplerden biri İngiltere Devleti temsilcisinin İstanbul Hükümeti’ne verdiği bir nota olmuştur.(Notanın sureti eklidir)İşbu nota üzerine Sadrazam Paşa siyasi temsilci ile görüşmüş ve bir müfettiş göndereceğini söylemiş ve birçok itiraza da maruz kalmamıştır. Özellikle o sıralarda karargâhınızın dahi silahların toplanamadığı veya nakledilemediği hakkında bir çok şikâyetleri de var idi.Bundan dolayı bütün şikâyetlerin önünü almak ve hem de hükümetin mütareke name gereğince sorumlu bulunduğu memleketin asayişi ve inzibatını sağlamış olmak için vekiller heyetince görüşülerek memleket üç asayiş mıntıkasına ayrılmış ve her mıntıkaya bir müfettiş tayin edilmiştir ki, Mustafa Kemal Paşa’da bu müfettişlerden biridir yani. …tarih ve numaralı yazınızda da isteyip ve uygun gördüğünüz şekilde Yakup Şevki Paşa’nın yerine tayin edilmiştir.”

              İşte bu tarihi gerçeği ortaya koyan belgeler ;
              Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne’ınMustafa Kemal’in İstanbul’a Geri Dönmesini İsteyen Yazısı :
              Belge: 1 (1)
              Harbiye Nezareti
              Merkez Dairesi
              Yabancı Yazılar ve Tercüme Şubesi
              1175
              Harbiye Nazırı Celili Paşa hazretlerine Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne tarafından gönderilen 6 Haziran 1919 tarih ve 33/2097 numaralı ekli İngilizce yazının tercümesi:
              Saygıdeğer Efendim,Kemal Paşa ile emrindeki üstsubaylar vilayetlerde kendilerini göstermelerinin arzu olunmadığını şahsınıza arz etmekle iftihar eylerim.Mevcut durum itibarıyla seçilmiş bir paşanın emrindeki üstsubayları ile beraber memleket içerisinde dolaşması kamuoyunu rahatsız edeceği gibi askerlik yönünden dahi kendi çalışmasına bence lüzum görülmemektedir.Kemal Paşa ile emrindeki üstsubayların derhal İstanbul’a dönmeleri için emir buyurmalarını isterim.
              Tercüme aslına uygundur. 7.6.1919
              Karadeniz Ordusu Başkomutanı
              General (Milne)
              Mühür

              13431
              Genel Kurmay Dairesine
              7.6.1919
              Koleksiyon adı :
              İstiklal HarbiKutu :
              10
              Gömlek :
              135
              Belge : 135-1
              Bakınız : Belge 1

              Karadeniz Ordusu Başkomutanı General MilneHarbiye Nazırı Şevket Paşa tarafından verilen yanıt :
              Belge No: 2 (2)
              1Şube Temize çekildi
              3431 8.6.1919
              Adres : Harbiye Mektebinde İngiliz Kıtaatı Başkomutanı General Milne’ye
              6 Haziran 1919 tarih ve 33/2097 numaralı yazının cevabıdır.

              Mustafa Kemal Paşanın 9.Ordu Kıtaatı Müfettişliğine tayinine en etkili sebeplerden biri İngiltere Devleti temsilcisinin İstanbul Hükümeti’ne verdiği bir nota olmuştur.(Notanın sureti eklidir)İşbu nota üzerine Sadrazam Paşa siyasi temsilci ile görüşmüş ve bir müfettiş göndereceğini söylemiş ve bir çok itiraza da maruz kalmamıştır.
              Özellikle o sıralarda karargahınızın dahi silahların toplanamadığı veya nakledilemediği hakkında bir çok şikayetleri de var idi.Bundan dolayı bütün şikayetlerin önünü almak ve hem de hükümetin mütareke name gereğince sorumlu bulunduğu memleketin asayişi ve inzibatını sağlamış olmak için vekiller heyetince görüşülerek memleket üç asayiş mıntıkasına ayrılmış ve her mıntıkaya bir müfettiş tayin edilmiştir ki,Mustafa Kemal Paşa’da bu müfettişlerden biridir yani…tarih ve numaralı yazınızda da isteyip ve uygun gördüğünüz şekilde Yakup Şevki Paşa’nın yerine tayin edilmiştir.Ancak barış teşkilatı olduğu için ordu komutanı değil,ordu müfettişi unvanına sahiptir.Böyle bir müfettişin vilayeti dolaşmasının kamuoyunu rahatsız mı yada aksine sakinleştireceğinin mi değerini memleketin tecrübeli bir askeri ve bir evladı ve özellikle bu işte sorumlu bir kişisi olduğum için bana bırakılmasını hürmetle sizden rica eder ve sekiz aydan beri devam eden bir mütarekeden sonra artık birazda Türkler ve Müslümanları lütfen güveninize layık görmenizi hürmetle şahsınızdan rica ederim.
              İmza
              Koleksiyon adı :
              İstiklal HarbiKutu : 14
              Gömlek : 137
              Belge : 137 – 1,2,3
              Bakınız Belge : 2,3,4

              Şimdi konunun daha iyi anlaşılması için gelin isterseniz gelişmelerin bundan sonrasını da anımsayalım.
              Bu yanıta rağmen Mustafa Kemal Paşa aynı gün İstanbul’a geri çağırılıyor:

              Belge No: 3 (3)
              9’ncu Ordu Kıtaatı MüfettişiMustafa Kemal Paşaya
              Telgraf
              Şifre
              Emrinizdeki istimbotlardan biriyle hemen buraya gelmeniz rica olunur.
              Harbiye Nazırı
              Şevket Turgut
              Şifreye dönüştürüldü./
              8 Haziran 1919
              Koleksiyon Adı :
              İstiklal HarbiKutu : 190
              Gömlek : 113
              Belge : 113-1
              Bakınız Belge : 5

              Mustafa Kemal Paşa’nın İngilizlerin baskısıyla İstanbul hükümetince İstanbul’a geri çağrılışına verdiği yanıt:

              Belge No : 4 (4)
              Havza’dan Harbiye Nezaretine gelen şifredir
              Gayet aceledir.
              Cevap: 8.6.1919 şifreye:
              Hareketimin kömür ve benzin yokluğundan dolayı geciktiğini bu günkü telgrafımla arz ve sebeplerinin giderilmesini rica etmiştim. Ancak hareket şeklimi ona göre düzenlemek üzere çağrılma sebebinin lütfen açıklanmasını rica ederim.
              9’ncu Ordu Kıtaatı Müfettişi
              Mustafa Kemal
              11 Haziran 1919
              Gelişi 13’te14
              Koleksiyon Adı : İstiklal Harbi
              Kutu : 24
              Gömlek : 79
              Belge : 79-1
              Bakınız Belge : 6

              İstanbul’a geri çağrılışı konusunda Mustafa Kemal Paşa’ya verilen bilgi:
              Belge No: 5
              15.6.1919
              Aceledir
              Adres : Samsun vasıtasıyla 3’ncü Ordu MüfettişiMustafa Kemal Paşa Hazretlerine11 Haziran 1919 tarihli telgraf namelerine cevaptır.
              Faaliyeti kendilerince bilinen şahsınızın o bölgedeki vazifelerini iyi görmeyen İngilizler, İstanbul’a çağrılmanız hakkında istekte bulundular. Memleketin bulunduğu durumun nezareti bu İngiliz isteğini yerine getirmeye zorladığını arz ederim.
              İmza
              Koleksiyon Adı : İstiklal Harbi
              Kutu : 24
              Gömlek : 83
              Belge : 83-1
              Bakınız Belge : 7

              Tüm bu gelişmelerden sonra ATATÜRK, Havza’dan Vahdettin’e gönderdiği ünlü mektubunda son olarak şunları söyler;
              “..eğer icbar edilirsem memuriyeti acizanemden istifa ederek … Anadolu da ve sine-i millette kalacağım ve vazife-i vataniyeme devam edeceğim ..”(Eğer daha zorlanırsam, görevimden çekilerek, şimdi olduğu gibi Anadolu'da ve ulusun kucağında kalacağım. Ve bu ülkesel görevimi daha açık adımlarla sürdüreceğim.)…
              ATATÜRK’ün Vahdettin’e yazdığı 11 Haziran 1919 tarihli bu mektubundan sonra aynı gün Harbiye Nazırına da “geri çağrılışı ile ilgili” bir kere daha yazdığı telgrafına aldığı yanıt şöyle olmuştur :
              Belge No : 6 (5)
              1Şube3594
              Mustafa Kemal Paşaya11 Haziran 1919 tarihli telgraf namelerine cevaptır.
              İstanbul’a çağrılmanız İstanbul Hükümeti’nin kararı sonucudur
              1 Şube Şevket Turgut
              3594
              15.6.1919
              Şifreye dönüştürdüm.
              15.6.1919
              Koleksiyon Adı : İstiklal Harbi
              Kutu : 24
              Gömlek : 81
              Belge : 81-1
              Bakınız Belge : 8

              Bu durumda Mustafa Kemal Paşa İstanbul Hükümetine karşı eyleme geçme ve gerekirse askerlik mesleğinden istifa etme kararını Kazım KARABEKİR Paşa ile paylaşıyor :
              Belge No : 7 (6)
              ŞİFRE Havza,
              11.Haziran.1919
              15’nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine
              1. Savaş İşleri Bakanlığı’ndan şu şifreyi aldım:”Komutanızdaki istimbotlardan biri ile hemen buraya gelmeniz rica olunur.”2. Çağrılışımın nedenini Cevat Paşa’dan gizlice sordum. Yanıt şudur: “Sizin gibi değerli bir generalin şu anda Anadolu illerinde dolaşmasının kamuoyunu iyi bir yönde etkilemeyeceğinden söz ederek İstanbul’a gelmenizi İngilizler istedi”3. Ali Fuat Paşa daha Samsun’a çıktığımda İngilizlerin, Hükümete çıkışımın nedenini sorduklarını ve direnişleri durumunda bunun Başkent’in isteğine aykırı bulunduğunu söylemek zorunda kalacağını sağlam olarak öğrendiğini bildirdi.4. Vermiş olduğum kararın ulusun haklarını ve bağımsızlığını kararlaştırmak uğrunda ulusça birlikte çalışmak olduğunu siz kardeşime her zaman bildirmiştim. Bu amaç ulusun kucağına sığınarak namus ve vicdanı özveri ile sürdürmeyi gerektirir. Arkadaşlarımız gibi İngilizlere tutsak olmak üzere İstanbul’a gitmekten sakınırım. Yurt görevini yapabilmekliğim doğal olarak sizin gibi aynı görüş ve kanı da bulunan kardeşlerimin de sürekli yardımlarına bağlıdır. Bu gün vermek zorunda kaldığım bu eylem kararının yarın bütün yurtsever ve namuslu arkadaşlarımızca da verilmesi gerekeceğine kuşku yoktur. Böylelikle bu gün alana açıkça koymak zorunda kaldığım bu kararımız, arkadaşlarımın kanılarına dayanmaktadır. Bu konuya ilişkin sizinde değerli görüşlerinizi bekliyorum.Kandırılmış Başkent, İstanbul’a planını sürdürdüğünden ben de olabildiğince uzun zaman kazanmak ve karargâhımı ülke içine sokmak için aynı yöntemde karşılık vererek görüşmekteyim.
              Mustafa Kemal

              Nitekim bu yazışmaların üzerinden bir hafta gibi bir zaman geçmeden Havza’daki karargâhını Amasya’ya taşımak durumunda kalan ATATÜRK, Havza’lılara veda ederken, onlara şöyle seslenir;
              “-Artık kimseden gizleyecek bir şeyimiz yok. (..)Bu gün artık bir üniforma sahibi değilim,size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım.”([7])…

              Tüm bu bilgi ve belgelerden sonra “ATATÜRK, Türk Ulusunun özgür ve bağımsız bir ulus olarak varlığını sürdürmesini borçlu olduğu bu yolculuğa kendi iradesi ile mi çıktı yoksa Vahdettin tarafından mı gönderildi?” sorusunun yanıtını ve genel olarak ATATÜRK / Milli Mücadele ve Vahdettin ilişkisi konusundaki yorumu okurlarımıza bırakıyorum.

              Şenol KATKAT
              ADD Havza Şube Başkanı


              KAYNAKLAR :
              (1) Atatürk’ün Samsuna Çıkışı…. Genel Kurmay ATESE Yay.s.150-151
              (2) ATESE age.s.156-160 Belge No: 43
              (3) ATESE ,age. s.155 Belge no : 42
              (4)ATESE,age. s.173 Belge no: 45
              (5)ATESE,age. s.176 Belge no: 46
              (6) ONAR,age. s.65 Belge No : 92
              (7) Türk Ansiklopedisi Cilt XIX, s.4231

              BELGELERİN ORJİNALİ İÇİN : http://ilkkivilcim.blogspot.com/2008...vlendirdi.html
              2015 Honda  CRV  1.6 160 hp Akıllı 4x4 9 ileri zf şanzıman .. vs vs  (görmemişin... :P )

              Görelim Mevlam neyler .. Neylerse güzel eyler
              [center]

              Yorum


              • #8
                Ynt: TBMM'de padişah açılımı tartışması

                Padişah’ın selamı var
                Dikkat sürem üç saniyedir, mevzuları don lastiği gibi uzatmayı sevmem, fena halde sıkılırım... Gel gör ki, Abdülmecid ayaklarıyla Vahdettin’i anmakta ısrar ettiklerine göre, mecburuz.
                *
                (Atatürk’e diktatör deyip, Abdülmecid’i demokrasi kahramanı ilan edenler, iyi okusun!)
                *
                Bi kaç sene önce...
                atv Haber’i yönetirken, Osmanlı soyundan değerli arkadaşım Neslişah Evliyazade’den rica ettim, ha bire Vahdettin’e giydirmeme rağmen, zarif kızdır, annesini de çok severim, beni kırmadı, aracı oldu, rahmetli Osman Ertuğrul’u ilk ve son kez canlı yayına çıkardım.
                *
                Kimdi o?
                Abdülhamid’in torunu.
                Hanedan’ın reisi.
                Saltanat devam etseydi, “Dördüncü Osman” veya “Birinci Ertuğrul” adıyla “padişah” olacaktı.
                *
                Çıktı, geldi.
                Oturdu odama.
                Taht yok tabii...
                Anca koltuk verdik.
                Hoş geldin...
                Beş gittin filan.
                “Ne içersiniz” dedik.
                “Çay lütfen” dedi.
                *
                (Ayıptır söylemesi, bu gariban kardeşinizin padişah’a çay ısmarlamışlığı vardır yani... Hatta, muhabbet uzayınca, pek keyiflendi, bi çay daha istedi. “Kusura bakma aga, maaşımızı İngiliz hazinesi ödemiyor” diyemedik haliyle... “Padişah’a şurdan demli bi çay daha kapın” dedik.)
                *
                Neyse, sohbet bitti.
                Haber saati geldi.
                Geçti kamera karşısına, naklen...
                Şunları söyledi.
                *
                “Ailem için çok kötü oldu ama, Türkiye kazandı. Türk olarak doğdum, Türk olarak öleceğim. Mustafa Kemal, Türk halkı için muhteşem bir liderdi. Atatürk olmasaydı, İstanbul olmazdı.”
                *
                Bunu diyen kişi, saltanat devam etseydi, Fatih’in, Kanuni’nin tahtında oturacak olan kişiydi.
                *
                Ne öfke, ne kin.
                Sadece minnet vardı.
                *
                Atatürk’e sövmek için padişah’ı övmeye çalışan dangoz aydın tayfası... Saltanat devam etseydi, o sarayda marangoz bile olamazdı!

                Yorum

                İşleniyor...
                X