Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Kıssadan Hisse almak

Collapse
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
new posts

  • Kıssadan Hisse almak

    Zürafanın dünyaya gelmesi zorlu bir iştir.Yavru zürafa annesinin rahminden yaklaşık 3 metrelik bir yükseklikten aşağı düşer ve bu düşüş genellikle sırt üstü olur.Yeni doğmuş zürafa,birkaç saniye içinde yüzüstü dönerek ayaklarını vücudunun altına alır.

    Dünyaya ilk defa işte bu şekilde dururken bakar,sonra da doğum sıvısının son kalıntılarını yüzünden ve kulaklarından silkeler.
    Şimdi,annesinden alacağı sert ama bir o kadar da şefkatli hayat dersine hazırdır artık! Anne zürafa bebeğinin üzerine eğilir.

    Bir dakika kadar bekler ve sonra ilk bakışta çok mantıksız görünen bir şey yapar:Bebeğini ön ayaklarıyla tekmelercesine dürterek onu ayağa kalkmaya zorlar. Yavru zürafa ayağa kalkmadığı takdirde bu zorlu süreç defalarca tekrarlanır. Ayakta durma mücadelesi çok önemlidir.
    Yavru zürafanın yorgunluğu arttıkça anne onu tekrar tekrar tekmeleyerek çabalaması için uyarır.
    Nihayet,yavru zürafa titrek bacaklarının üzerinde ilk defa ayakta durmayı başarır. Daha sonra anne zürafa başka ilginç bir şey yapar:
    Onu yeniden tekmeleyerek yere düşürür.
    Niye mi dersiniz?Ona nasıl ayağa kalktığını hatırlatmak için! Vahşi hayatta bebek zürafalar için en güvenli yer annelerinin yanı ve sürüleridir;dolayısıyla,sürüden ayrılmamaları için,mümkün olan en kısa sürede ayağa kalkmaları gerekir.
    Aslanlar,sırtlanlar,leoparlar ve vahşi av köpekleri genç zürafaları büyük bir keyifle takip ederler ve eğer anne zürafa yavrusuna nasıl ayakta kalacağını öğretmezse,yavru zürafaları bu yırtıcı hayvanlara yem olması işten değildir. Bu,biraz sert ama anne şefkatiyle dolu bir hayat dersi.

    Peki,biz insanlara bakan yönü nedir diye sorarsanız,
    “insanların hayatlarında hep peşinden koşacakları ve onları ayakta tutacak bir gayeleri ve düşleri vardır."
    Elbette ki,insanların gayesine ulaşması kolay olmaz,bazen sert engellerle karşılaşır.
    Ama görünüşte sert ve çetin gibi görünen bu şartların altında, aslında insanı kuvvetlendiren ince bir şefkat vardır.

    Sonuç olarak ;Düşmeyen yok ki, önemli olan kalkmayı ve devâm etmeyi bilmek.



    2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

  • #2
    Ynt: Kıssadan Hisse almak

    clapclap clapclap
    2015 leon fr

    Yorum


    • #3
      Ynt: Kıssadan Hisse almak



      Şarkısı bile var...

      Morpheus
      61 TT 971

      Yorum


      • #4
        Ynt: Kıssadan Hisse almak

        Güzel , sağol

        Bir zamanlar 1.6 CDTİ 136 hp Flexride, ÇG2, Sunroof , Ergonomik PerforjeSpor Deri koltuklar, Bose 19" jant
        Şimdi F30 Modernline Sunroof

        Yorum


        • #5
          Ynt: Kıssadan Hisse almak

          clapclap
          insignia 1.6 cdti sport AS + ÇG 2 paketi

          Yorum


          • #6
            Ynt: Kıssadan Hisse almak

            Guzel bir paylasim sagolasin Fatih agabey
            Bir zamanlar 34 KTN 03 (Biz kırmızı başlıklı kızın hikayesinde bile kurttan yanayız)


            Kasabadaki en iyi silahşör olunca,herkes sizinle boy ölçüşmek ister cool cool

            F10 Msport

            Yorum


            • #7
              Ynt: Kıssadan Hisse almak

              Abi biraz hüzünlü oldu ama tamda başlığa uygun olmuş yazı.

              Yorum


              • #8
                Ynt: Kıssadan Hisse almak

                Güzel yazı. Kendimden örnekler buldum açıkçası.
                CARRARO 806 ELITE HD - SHIMANO ALTUS M310 - SHIMANO TOURNEY TX51 - SHIMANO M355 HİDROLİK DİSK -
                SHIMANO ALTUS M310 3X8 - ALÜMİNYUM 1.1/8″ YARI ENTEGRE

                Yorum


                • #9
                  Ynt: Kıssadan Hisse almak

                  Sizlerde güzel hoşunuza giden bu tür hikaye makele yayınlayabilirseniz seviniriz



                  2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

                  Yorum


                  • #10
                    Ynt: Kıssadan Hisse almak

                    Alakasız olabilir yine de paylaşmak istedim..Bende büyük etkisi olmuştur..
                    Şems-i Tebrizi'nin 40 Kuralı
                    ( Gönlü Geniş Ve Ruhu Gezginlerin Kırk Kuralı )

                    - Birinci Kural:
                    Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.
                    Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...Yok eğer Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

                    - İkinci Kural:
                    Hak Yol' unda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.
                    Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil.
                    Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil!

                    - Üçüncü Kural:
                    Kuran dört seviyede okunabilir.
                    İlk seviye zahiri manadır.
                    Sonraki batıni mana.
                    Üçüncü batıninin batınisidir.
                    Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

                    - Dördüncü Kural:
                    Kainattaki her zerrede Allah' ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescidde, kilisede, havrada değil, her yerdedir.
                    Allah' ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O' nu görüp ölen de yoktur. Kim O' nu bulursa sonsuza dek O' nda kalır.

                    - Beşinci Kural:
                    Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.
                    Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını.
                    "Aman sakın kendini" diye tembihler.
                    Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: " Bırak kendini, ko gitsin! "
                    Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.
                    Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

                    - Altıncı Kural:
                    Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır.
                    Sen sen ol, kelimelere fazla takılma.
                    Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşk dilsiz olur.

                    - Yedinci Kural:
                    Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat' i keşfedemezsin.
                    Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

                    - Sekizinci Kural:
                    Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma.
                    Bütün kapılar kapansa bile, O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.
                    Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.
                    Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır.
                    Dileğin gerçekleşmediğinde de şükret.

                    - Dokuzuncu Kural:
                    Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir.
                    Sabır nedir?
                    Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.
                    Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder.
                    Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

                    - Onuncu Kural:
                    Ne yöne gidersen git, -doğu, batı, kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!
                    Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

                    - Onbirinci Kural:
                    Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz.
                    Senden yepyeni taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

                    - Onikinci Kural:
                    Aşk bir seferdir.
                    Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir.
                    Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

                    - Onüçüncü Kural:
                    Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı hoca şeyh şıh var.
                    Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir.
                    Tutup da ona hayran olmaya değil.

                    - Ondördüncü Kural:
                    Hakk' ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.
                    Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.
                    "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme.
                    Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

                    - Onbeşinci Kural:
                    Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür.
                    Tek tek herbirimiz tamamlanmış bir sanat eseriyiz.
                    Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır.
                    Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

                    Yorum


                    • #11
                      Ynt: Kıssadan Hisse almak

                      Onaltıncı Kural:
                      Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek kolaydır.
                      Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir.
                      Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir.
                      Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan'dan ötürü yaradılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne de layıkıyla sevebilirsin.

                      - Onyedinci Kural:
                      Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur.
                      Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır.
                      Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

                      - Onsekizinci Kural:
                      Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir.
                      Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir.
                      Şeytanı kendinde ara ; dışında başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir.
                      Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükafat olarak Yaradan'ı tanır.

                      - Ondokuzuncu Kural:
                      Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları.
                      Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir.
                      Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin.
                      Yakında gül yollayacak demektir.

                      - Yirminci Kural:
                      Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
                      Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

                      - Yirmibirinci Kural:
                      Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık.
                      Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı.
                      Farklılıklara saygı göstermemek kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk' ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

                      - Yirmiikinci Kural:
                      Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur.
                      Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur.
                      Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

                      - Yirmiüçüncü Kural:
                      Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret.
                      Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki, ağlar perişan olur onun için.
                      Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar.
                      Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz.
                      Aşırılıktan uzak dur.

                      - Yirmidördüncü Kural:
                      Mademki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi,
                      atttığı her adımda Allah'ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir.
                      İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile gene başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

                      - Yirmibeşinci Kural:
                      Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama.
                      İkisi de şu an burada mevcut.
                      Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında.
                      Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

                      - Yirmialtıncı Kural:
                      Kainat yekvücut, tek varlıktır. Her şey ve herkes gözünmez iplerle birbirine bağlıdır.
                      Sakın kimsenin ahını alma, bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma.
                      Unutma ki dünyanın öteki ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir.
                      Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

                      - Yirmiyedinci Kural:
                      Şu dünya bir dağ gibidir. Ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir.
                      Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır.
                      Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır.
                      Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et.
                      Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak.
                      Senin gönlün değişirse dünya değişir.

                      - Yirmisekizinci Kural:
                      Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret.
                      Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.
                      Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz.

                      - Yirmidokuzuncu Kural:
                      Kader hayatmızın önceden çizilmiş olması demek değildir.
                      Bu sebepten "ne yapalım kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.
                      Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir.
                      Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.
                      Öyleyse ne hayatına hakimsin, ne de hayat karşısında çaresizsin.


                      - Otuzuncu Kural:
                      Başkaları tarafından kınansan, ayıplansan, dedikodun yapılsa hatta iftiraya uğrasan bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kötü laf etme. Kusur görme. Kusur ört.

                      - Otuzbirinci Kural:
                      Hakk'a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı.
                      Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir.
                      Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...
                      Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız.
                      Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar, kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

                      - Otuzikinci Kural:
                      Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki, Tanrı'ya saf bir aşkla bağlanabilesin.
                      Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma.
                      Bilhassa putlardan uzak dur dost.
                      Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma!
                      İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

                      - Otuzüçüncü Kural:
                      Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun.
                      İnsanın çömlekten farkı olmamalı.
                      Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

                      - Otuzdördüncü Kural:
                      Hakk'a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir.
                      Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.

                      - Otuzbeşinci Kural:
                      Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz.
                      Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Tanrıya inanmayan kişi ise içindeki inananla.
                      İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım sıdım ilerler kişi.
                      Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

                      - Otuz atıncı Kural:
                      Hileden, desiseden endişe etme.
                      Eğer birileri sana tuzak kuruyor zarar vermek istiyorsa, Tanrı da onlara tuzak kuruyordur.
                      Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sisitem karşılıklar esasına göre işler.
                      Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer.
                      O'nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz, Sen sadece buna inan!

                      - Otuzyedinci Kural:
                      Tanrı kılı kırk yararak titizlilke çalışan bir saat ustasıdır.
                      O kadar dakiktir ki, sayesinde her şey zamanında olur.
                      Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç.
                      Her insan için biz aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.

                      - Otuzsekizinci Kural:
                      "Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazırmıyım?" diye sormak için hiç bir zaman geç değil.
                      Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
                      Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık.
                      Her an her nefeste yenilenmeli.
                      Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

                      - Otuzdokuzuncu Kural:
                      Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar.
                      Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır.
                      Hem bütün hiç bir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır merkezinde...
                      Hem de bir günden bir güne hiç bir şey aynı olmaz.

                      - Kırkıncı Kural:
                      Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.
                      Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma!
                      Ayrımlar ayrımları doğurur.
                      AŞK'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
                      Başlı başına bir dünyadır aşk.
                      Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışındasındır hasretinde.

                      Yorum


                      • #12
                        Ynt: Kıssadan Hisse almak

                        Her bir kural bir birinden degerli bu kurallardan bir kural kazansak ne mutlu bize

                        Tesekkurler



                        2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

                        Yorum


                        • #13
                          Ynt: Kıssadan Hisse almak

                          Kral, çok mutsuzmuş. Vezirlerine mutluluğu bulmalarını istemiş. Vezirleri tüm askerleri bu işle görevlendirmiş. Sonunda bir asker "Efendim filanca köyde bir oduncu var, görseniz gülüyor, ailesi ile çok mutlu" demiş. Kral "tez getirile" diye buyruk vermiş. Oduncu apar topar kralın karşısına çıkarılmış. "Söyle oduncu" demiş kral, "nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsun". Oduncu bütün gün ne yaptığını anlatmış. Odunları nasıl sattığını ve akşam ailesine gittiğini. Kral bütün gün oduncuyu yanında tuttuğu için oduncu o gün para kazanamamış. Kral oduncuyu salıverirken bir kılıç hediye etmiş.

                          Oduncu kara kara ne yapacağını düşünüyormuş.Sonunda kılıcı bakkala rehin bırakmış ve demiş ki "Ben yarın odun keser parasını öderim. Sen sakın kimseye verme bunu" bu sayede yiyecek almış. Kabzasını kendinde saklamış. Kralın adamları oduncuyu izlemekteymiş. Durumu krala haber vermişler. Kral "Sabah hemen benim yanıma getirilsin demiş". Oduncu akşamdan ne olur ne olmaz diye bir tahta kılıç yapıp kabzanın içine koymuş. Sabah apar topar kralın yanına çıkarılmış. Kral emir vermiş filanca ile oduncu düello edecekler. Asker kılıcını çekmiş. Oduncu da tahta kılıcını, Bir hamlede asker tahta kılıcı bölmüş. Tam oduncuya vuracakken Kral durmalarını emretmiş.

                          Kılıcın nerede demiş oduncuya. Oduncu durumu anlatmış. Kral cesaretinden dolayı bir kese altın verilmesini emretmiş. Oduncu "hayır efendim demiş kabul edemem.

                          Benim mutlu olmamı sağlayan şey çalışmaktır. Eğer bana bir kese altın verirseniz, belki de hiç bir zaman mutlu olamam". "Beni salıverin işime ve aileme geri döneyim en büyük mükafat bana budur". Kral ormancıyı salıvermiş. Ormancı çalışıp Kralın hediye ettiği kılıcı bakkaldan geri almış ve o günün hatırası olarak hep saklamış...

                          Tahtın olabilir ve sarayların ama hayatın gerçek anlamını keşfetmediysen ne yazık ki mutsuz yaşarsın. Eskiden oduncuya kızardım o kese altını neden almadı diye.

                          Şimdi kendime kızıyorum mutlu olmayı kendime neden bu kadar zorlaştırıyorum diye. Eğer mutlu olmak istiyorsanız. Oduncu gibi yaptığınız işi sevin.

                          Yaşadığınız hayatın keyfini çıkarın.

                          Hep ben demeyin BİZ deyin, Sen deyin, Siz deyin. Farkındalığa ve olumlu düşünmeye önem verin.
                          Ayna ayna söyle bana var mı bu dünyada yardım edebileceğim biri deyin.
                          Unutmayın, değişim sizde başlar. Değişim sizle başlar...



                          2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

                          Yorum


                          • #14
                            Ynt: Kıssadan Hisse almak

                            Peki kral mutlu olmuş mu?
                            Öfke Gelir Göz Kararır, Öfke Gider Yüz Kızarır...

                            Yorum


                            • #15
                              Ynt: Kıssadan Hisse almak

                              Bir zamanlar kralın biri şayet bir işe doğru zamanda başlamayı bilirse, kimin sözüne kulak verip kimden uzak duracağını bilirse ve de hepsinden önemlisi, her zaman yapması gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilirse, giriştiği hiçbir işte başarısızlığa uğramayacağını düşünmüş.
                              Bu düşünceden hareketle bütün krallığına kendisine bir iş için en doğru zamanın ne zaman olduğunu, kendisi için en gerekli insanların kimler olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretecek kişiye büyük bir ödül vereceğini duyurmuş.
                              Bunun üzerine alimler kralın huzuruna gelmişler. Ancak kralın sorularına hepsi farklı cevaplar vermişler.
                              Verilen bütün cevaplar farklı farklı olduğu için kral bunların hiçbirine katılmadığını söyleyerek ödülü hiç kimseye vermemiş. Ancak sorularının doğru cevaplarını hala bulmak istediğinden, bu konuda yalnız başına yaşayan ve kendini ve Yaradanı tanımaya vermiş, bilgeliğiyle ünlü birisine danışmaya karar vermiş.
                              Bilge bir ormanda yaşıyor ve yaşadığı bu ormanın dışına hiç çıkmıyormuş. Kral bu nedenle üzerine sıradan giysiler giymiş. Bilgenin yaşadığı ormana tek başına gitmiş.
                              Kral kendisine doğru gelirken bilge adam, kulübesinin önündeki toprağı kazmakla meşgulmüş. Zayıf ve güçsüz görünen bilge, krala selam vererek kazmaya devam etmiş.
                              Kral, bilge adamın yanına gelerek,
                              Soracağım şu üç soruyu cevaplamanız için size geldim, bilge kişi. Doğru zamanda doğru şeyi yapmayı nasıl öğrenebilirim? Bana en gerekli olan insanlar kimlerdir ve dolayısıyla kimlerin sözüne daha fazla önem vermeliyim? Hangi şeyler diğerlerinden daha önemlidir ve üzerlerine öncelikle eğilmem gerekir?
                              Bilge adam, kralı dinlemiş ama hiçbir şey söylememiş. Kazmaya devam etmiş.
                              Kral, bilgeye yardım etmek istediğini söyleyerek küreği elinden almış ve iki tarhı belledikten sonra sorularını yinelemiş. Bilge adam krala yine cevap vermemiş.
                              Kral uzun bir süre daha kazdıktan sonra bilgeye sorularını cevaplamasını istediğini, eğer cevaplamamakta ısrarlıysa oradan ayrılmak istediğini söylemiş.
                              O sırada yanlarına koşarak birinin geldiğini fark etmişler.
                              Adam, yanlarına iyice yaklaşınca yaralı olduğunu ve kan kaybettiğini görmüşler. Kral hemen elindeki küreği bırakmış, yaralının kanını durdurmak için elinden geleni yapmış. Kral ile bilge adamın yardımlarıyla ölümden kurtulmuş.
                              Sabah olduğunda yaralı adam kendine gelir gelmez kraldan özür dilemiş. Bu duruma çok şaşıran kral, bu özrün nedenini anlayamamış. Yaralı adam, krala minnettarlığına neden olayı anlatmaya başlamış.
                              Yaralı adam, o gün kralı takip ettiğini, bilge adamı görmeye gittiğini bildiğini, dönüşte onu öldürmeyi planladığını anlatmış.Ancak kral, bilgenin yanında uzun süre kazma işiyle meşgul olduğu için ölümden kurtulmuş. Kralın adamları ise onu yakalayarak yaraladıklarını öğrenmişler.
                              Yaşlı adam, hayatını kurtaran kraldan kendisini bağışlamasını eğer yaşarsa bundan sonra ona kulluk yapmak istediğini söylemiş.
                              Kral düşmanıyla böyle kolay yoldan barıştığı ve onu bir dost olarak kazandığı için çok mutlu olmuş. Onu bağışlamış ve kendisiyle alakadar olmaları için hizmetçileriyle doktorlarını görevlendirmiş.
                              Artık oradan ayrılmak istediğini söyleyerek, yaralı adamdan müsaade isteyen kral, son kez sorularına cevap almak için bilge adamın kendisiyle konuşmasını istemiş. Bilge adam, ona cevaplarını aldığını söylemiş.
                              Kral istediği cevapların ne olduğunu kendisinden dinlemek istediğini söylemiş.
                              Bilge adam bunun üzerine anlatmaya başlamış:
                              Dün benim güçsüz oluşuma acımayıp, bu tarhları benim için kazmasaydınız ve yolunuza gitseydiniz, o adam sizi vuracaktı.
                              Dolayısıyla en önemli an o tarhları kazdığınız andı. En önemli kişi ise bendim ve en önemli uğraşınız da bana iyilik etmekti.
                              Sonra, o adam bize doğru koşarak geldiğinde, en önemli an onunla ilgilendiğiniz andı. Zira siz adamın yarısını sarmasaydınız adam sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla sizin için en önemli adam oydu ve onun için yaptıklarınız sizin için en önemli uğraştı.
                              Şunu sakın unutmayalım : Önemli olan tek bir an vardır, o da şu an içinde bulunduğunuz andır. Çünkü bir tek o zaman elinizden birşeyler gelebilir.
                              İnsana gerekli olan kişi şu an yanında olan kişidir. Çünkü hiç kimse günün birinde bir başkasına işinin düşüp düşmeyeceğini bilemez.
                              Ve de insan için en önemli uğraşı iyilik yapmaktır. Zira bu, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesidir.



                              2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

                              Yorum

                              İşleniyor...
                              X