Kul Hakkı
Tarih 08.07.2008, saat 18:40. Kadıköy Şifa Hastanesi, yeni doğan bölümündeyiz. Aytül kızım dünyaya gelmiş,
hemşire getirip annesine vermiş; odada bir sürü hatun kişi, ben ‘kızların içinde kızılcık bebek’ kaldım, derhal
kovaladılar
İçimde tatlı bir huzur, arabama (2008 model astra sedan) bindim; tenha olacağını tahmin ettiğim sahil
yolunu tercih ederek dönüş yoluna çıktım. Kartal balık pazarının yanındaki ışıklara geldim, kırmızı yandı,
önümde bir E250 var, ben de arkasına durdum, arkamıza başka arabalar gelip durdular, yeşil bekliyoruz. Trafik
ışık direğindeki kronometre 4,3,2 derken geride bir fren cayırtısı koptu ki, daha ne olduğunu anlayamadan
arkadan darbeyi aldım. Ben, önümdeki araca vurmadım, ramak kaldı; ama, arkamdaki suzuki bana,onun arka-
sındaki polo araç suzukiye, poloya da en arkadaki Peugeot 206 vurmuş oldu, dörtlü zincirleme, maddi hasarlı
trafik kazası. İlk şoku atlatanlar arabalarından inip hasarlarına bakıyorlar.
İstanbul trafiğinde olağan işler bunlar, herkes birbirine ‘geçmiş olsun’ dedi. Benim arabam yürüyor, balık
pazarının önündeki tali yola çektim, öteki araçların ikisi hem önden, hem arkadan darbe aldılar, yürümüyorlar.
Onları da iterek tali yola soktuk, arkamda sıralandılar. Şimdi ‘kaza tutanağı’ yapacağız, en yaşlı olan beni
‘katip’ tayin ettiler. Ehliyetleri, ruhsatları, topladım. Başladık tutanağı yazmaya, kazanın mevkii, kaza saati,
kazaya karışan araç ve sürücülerin künyeleri, ad, soy ad, iletişim adresi, telefon no derken sıra trafik sigor-
ta poliçelerine geldi. En arkamızdan çarpan aracın trafik sigorta poliçesi ruhsat arasından çıkmadı, sorduk,
‘on dakika içinde gelecek’ cevabı aldık. Beklerken balıkçılar bize çay ikram ettiler, çay, sigara biraz sohbet ettik.
Kim ne iş yapar, nerede çalışır, nereden gelip nereye gider. İşte, öylesine, maksat vakit geçsin.
Yarım saat kadar bekledikten sonra nihayet son trafik sigorta poliçesi de ulaştı, bilgiyi tutanağa ekleyip
imzalayacağız, iş bitecek, dağılacağız. Ben, poliçenin bilgilerini inceleyip yazarken ‘Tanzim Tarihi / Tanzim Saati’
bilgisi dikkatimi çekti. Tanzim Tarihi 08.07.2008 Tanzim Saati: 20:05, oysa biz kazayı 19:15’de yaptık,
tutanağa da öyle yazdık. Dedim ki ‘Bakın arkadaşlar! Bu trafik sigorta poliçesi saat 20:05’de,yani kazadan
elli dakika sonra düzenlenmiş ve ben bunu tutanağa aynen geçiririm ’ dedim.
İlk itiraz Peugeot 206 dan geldi, ‘o zaman sigorta para ödemez, kaza saatini değiştirelim’ dedi, bu fikri ötekiler
de benimsediler, ben ‘olmaz, bunu yapmam’ dedikçe ısrarlar arttı, en sonunda ‘Bakın arkadaşlar, ben böyle bir
haksızlığa asla alet olmam, beni ayrı tutun, yeniden bir tutanak yapın, ne haliniz varsa görün’ dedim. Yahu arkadaş,
etme , gitme, biz sigorta şirketinden daha mı zenginiz, gel şu saati değiştirelim, herkesin işi görülsün dediler.
Hak, adalet kimsenin derdi değil, herkes işinin görülmesine bakıyor. Ben tutanağı imzalamadan oradan ayrıldım.
O gün, gece yarısına kadar sayısız mesajlar aldım; yalvar yakar oldular, ‘yeni doğmuş yavrunun yüzü suyu hürmetine’
gibi duygu sömürüsüne varan ikna çabalarına artık tahammülüm kalmayınca son çare olarak telefonumu kapattım.
Arabamı -ücretini kendi cebimden ödeyerek- Opel/Ekcan’ da boyattım. Kasko sigortam beyan ile bu hasarı pekala
ödeyebilirdi aslında. Ama; mesele tabii ki bununla bitmiyordu, ortada düpedüz ‘hak ihlali’ vardı, diğer bir söyleyişle
‘kul hakkı’ vardı, üstelik de bilerek, isteyerek yenilmiş bir kul hakkı. GökTanrı bana ‘kul hakkı’ yemeyi nasip etmesin.
Hepinize kazasız, belasız sürüşler dilerim
03.02.2015
Şaman TÜRKSOY
Tarih 08.07.2008, saat 18:40. Kadıköy Şifa Hastanesi, yeni doğan bölümündeyiz. Aytül kızım dünyaya gelmiş,
hemşire getirip annesine vermiş; odada bir sürü hatun kişi, ben ‘kızların içinde kızılcık bebek’ kaldım, derhal
kovaladılar
İçimde tatlı bir huzur, arabama (2008 model astra sedan) bindim; tenha olacağını tahmin ettiğim sahil
yolunu tercih ederek dönüş yoluna çıktım. Kartal balık pazarının yanındaki ışıklara geldim, kırmızı yandı,
önümde bir E250 var, ben de arkasına durdum, arkamıza başka arabalar gelip durdular, yeşil bekliyoruz. Trafik
ışık direğindeki kronometre 4,3,2 derken geride bir fren cayırtısı koptu ki, daha ne olduğunu anlayamadan
arkadan darbeyi aldım. Ben, önümdeki araca vurmadım, ramak kaldı; ama, arkamdaki suzuki bana,onun arka-
sındaki polo araç suzukiye, poloya da en arkadaki Peugeot 206 vurmuş oldu, dörtlü zincirleme, maddi hasarlı
trafik kazası. İlk şoku atlatanlar arabalarından inip hasarlarına bakıyorlar.
İstanbul trafiğinde olağan işler bunlar, herkes birbirine ‘geçmiş olsun’ dedi. Benim arabam yürüyor, balık
pazarının önündeki tali yola çektim, öteki araçların ikisi hem önden, hem arkadan darbe aldılar, yürümüyorlar.
Onları da iterek tali yola soktuk, arkamda sıralandılar. Şimdi ‘kaza tutanağı’ yapacağız, en yaşlı olan beni
‘katip’ tayin ettiler. Ehliyetleri, ruhsatları, topladım. Başladık tutanağı yazmaya, kazanın mevkii, kaza saati,
kazaya karışan araç ve sürücülerin künyeleri, ad, soy ad, iletişim adresi, telefon no derken sıra trafik sigor-
ta poliçelerine geldi. En arkamızdan çarpan aracın trafik sigorta poliçesi ruhsat arasından çıkmadı, sorduk,
‘on dakika içinde gelecek’ cevabı aldık. Beklerken balıkçılar bize çay ikram ettiler, çay, sigara biraz sohbet ettik.
Kim ne iş yapar, nerede çalışır, nereden gelip nereye gider. İşte, öylesine, maksat vakit geçsin.
Yarım saat kadar bekledikten sonra nihayet son trafik sigorta poliçesi de ulaştı, bilgiyi tutanağa ekleyip
imzalayacağız, iş bitecek, dağılacağız. Ben, poliçenin bilgilerini inceleyip yazarken ‘Tanzim Tarihi / Tanzim Saati’
bilgisi dikkatimi çekti. Tanzim Tarihi 08.07.2008 Tanzim Saati: 20:05, oysa biz kazayı 19:15’de yaptık,
tutanağa da öyle yazdık. Dedim ki ‘Bakın arkadaşlar! Bu trafik sigorta poliçesi saat 20:05’de,yani kazadan
elli dakika sonra düzenlenmiş ve ben bunu tutanağa aynen geçiririm ’ dedim.
İlk itiraz Peugeot 206 dan geldi, ‘o zaman sigorta para ödemez, kaza saatini değiştirelim’ dedi, bu fikri ötekiler
de benimsediler, ben ‘olmaz, bunu yapmam’ dedikçe ısrarlar arttı, en sonunda ‘Bakın arkadaşlar, ben böyle bir
haksızlığa asla alet olmam, beni ayrı tutun, yeniden bir tutanak yapın, ne haliniz varsa görün’ dedim. Yahu arkadaş,
etme , gitme, biz sigorta şirketinden daha mı zenginiz, gel şu saati değiştirelim, herkesin işi görülsün dediler.
Hak, adalet kimsenin derdi değil, herkes işinin görülmesine bakıyor. Ben tutanağı imzalamadan oradan ayrıldım.
O gün, gece yarısına kadar sayısız mesajlar aldım; yalvar yakar oldular, ‘yeni doğmuş yavrunun yüzü suyu hürmetine’
gibi duygu sömürüsüne varan ikna çabalarına artık tahammülüm kalmayınca son çare olarak telefonumu kapattım.
Arabamı -ücretini kendi cebimden ödeyerek- Opel/Ekcan’ da boyattım. Kasko sigortam beyan ile bu hasarı pekala
ödeyebilirdi aslında. Ama; mesele tabii ki bununla bitmiyordu, ortada düpedüz ‘hak ihlali’ vardı, diğer bir söyleyişle
‘kul hakkı’ vardı, üstelik de bilerek, isteyerek yenilmiş bir kul hakkı. GökTanrı bana ‘kul hakkı’ yemeyi nasip etmesin.
Hepinize kazasız, belasız sürüşler dilerim
03.02.2015
Şaman TÜRKSOY
Yorum