Duyuru

Collapse
No announcement yet.

SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

Collapse
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
new posts

  • SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)



    1913′de büyük bir facia haberi tüm dünyayı yasa boğdu. Dev bir okyanus gemisi olan ‘Titanik’ buzul
    dağına çarpmış ve batmıştı. Uzmanlar bu felakete ilişkin çeşitli nedenler öne sürdüler. Sis yüzünden,
    kaptanın yüzen büyük buz dağını zamanında göremediği ve geminin buz dağına çarparak yok olduğu
    söylendi.

    Bu acı olayı bir kimyacının bakış açısından ele alacak olursak, umulmadık bir sonuca ulaşırız. ‘Titanik’,
    suyun bir başka kural dışı davranışının kurbanı olmuştur.

    Korkunç buz dağları -buzullar- on binlerce ton ağırlığında olduğu halde, suyun yüzünde mantar gibi
    yüzerler. Bu, yalnızca buzun sudan daha hafif olması nedeniyle mümkündür. Soğutulan herhangi bir
    elementin hacmi mütemadiyen küçülür, oysa su için bu kural kısmen geçerlidir. Donma noktasına kadar
    hacmi küçülen su, bu noktadan sonra kuralları alt üst edecek bir davranış gösterir ve hacmi azalacağına
    artmaya (genleşmeye) başlar. Genleşen katı suyun yoğunluğu, sıvı tuzlu suyun yoğunluğundan daha azdır.
    Bu yüzden suda batmaz. Aslında, teorik olarak, bir maddenin katı evredeki yoğunluğu sıvı evredeki yoğun-
    luğundan daha büyük olmalıdır. Buz ve su, bu kuralı şaşırtıcı bir şekilde ihlal ederler; bu bir istisnadır.

    Su normal davransaydı, orta enlemlerde kışın tüm su kütlesi dibe doğru donar ve o bölgede yaşayan
    canlıların hepsi ölürlerdi. Soğuklar geldiğinde buz sertleşir. Öyle ki ırmağın üstüne yol bile yapılabilir.
    Ancak, bu kalın buz katmanının altında su önceden olduğu gibi akmaya devam eder. Irmak hiçbir zaman
    dibine kadar donmaz. Suyun katı evresi buz, çok özel bir maddedir.

    Buzun pek çok türü vardır. Bunlardan doğada bulunanı sıfır derecede (Celsius öl-çeklemesine göre) erir.
    Bunun dışında bilim adamları yüksek basınçta çalışarak laboratuvarda altı çeşit buz elde etmişlerdir.
    Bunların en ilginç olanı (buz VII), 21700 atmosferden yüksek basınçlarda oluşur ve kızıl buz adını alır.
    32000 atmosfer basınçta +192°C’ta erir.

    Buzun eriyişi kadar tanıdık bir manzara yok gibidir. Ama bu arada pek çok şaşırtıcı olay olur. Her katı
    eridikten sonra genleşmeye başlar. Oysa buzun erimesi ile oluşan su oldukça farklı bir davranış gösterir:
    Erirken hacmi küçülür, sıcaklık yükselmeye devam ederse ancak o zaman tekrar genleşmeye başlar. Yine
    bu durum da, su moleküllerinin birbirlerini etkileme yeteneğinden kaynaklanmaktadır. Sıfırın üstünde
    dört derecede bu yetenek özellikle belirginleşir, böylece bu sıcaklıkta suyun yoğunluğu en yüksek değe-
    rine ulaşır: En soğuk havalarda bile ırmaklarımızın, havuzlarımızın ve göllerimizin dibine kadar donmama-
    sının nedeni budur, ilkbaharın gelişi herkesi mutlu kılar; sonbaharın altın günlerinde hepimizi bir sakinlik
    kaplar.
    İlkbaharda buzların erimesinin sevinci ve sonbaharda ağaçların kırmızıya bürünmesi. İşte yine suyun
    anormal bir özelliğinin sonucu.

    Buzun erimesi için çok büyük miktarda ısı gerekir. Bu ısı, aynı miktarda birkaç maddenin erimesi için gere-
    kenden çok daha fazladır. Su donarken bu ısıyı dışarıya verir. Bu nedenle buz ve kar yeryüzünü ve havayı
    ısıtır. Karakışa keskin geçişi yumuşatır ve sonbaharın haftalarca saltanatını sürdürmesini sağlarlar. Bunun
    tersine baharda buzların eriyişi havanın ısınmasını bir süre erteler.

    Yeryüzünde Kaç Çeşit Su Vardır?

    Bilim adamları doğada üç hidrojen izotopu bulmuşlardır. Bunların her biri oksijen ile birleşebilmektedir.
    O halde suyun üç farklı türünden söz edilebilir: Protiyum(H2O), döteryum(D2O) ve tritiyum (T2O) suyu.

    Ayrıca, moleküllerinde bir atom protiyum ve bir atom döteryum, ya da bir atom döteryum ve bir tritiyum
    bulunan “karışık” sular da olabilir.. Böylece su çeşitleri artar: HDO, HTO ve DTO. Öte yandan suyun içer-
    diği oksijen de üç izotopun bir karışımıdır: Oksijen-16, oksijen-17 ve oksijen-18. En çok birinci izotopa
    rastlanır. Oksijenin bu çeşitliliği dikkate alındığında, listeye daha 12 tane olası su eklenebilir. Bir göl
    ya da ırmaktan bir bardak su aldığımızda, bardağımızda on sekiz farklı su türü bulunabileceği asla
    aklımıza gelmez.

    O halde su, kaynağı ne olursa olsun farklı moleküllerin bir karışımıdır. Bunlardan en hafifi H2O16 ve en
    ağırı T2O18 ‘dir. Kimyacılar bu on sekiz çeşit suyun her birini saf olarak hazırlayabilmektedirler.

    Hidrojen izotopları özellikleri bakımından birbirlerinden belirgin bir biçimde farklıdır. Peki, acaba suyun
    farklı türleri için durum nasıldır? Onlar da bazı noktalarda birbirlerinden ayrılırlar. Örneğin, yoğunlukları,
    donma ve kaynama noktalan farklıdır. Yine doğada farklı su çeşitlerinin bağıl miktarı her yerde ve her
    zaman farklıdır.

    Örneğin, bir ton çeşme suyunda 150 gram ağır döteryum suyu D2O bulunur. Pasifik Okyanusu’nda bu
    miktar daha fazladır; yaklaşık 165 gram. Caucasian buzul dağlarından alınan bir ton buz 7 gram ağır
    su içerir, bu miktar bir metre küp nehir suyunda bulunandan daha çoktur. Kısacası suyun izotop bileşimi
    yerine göre değişir. Bunun nedeni, doğada çok sayıda izotop yer değiştirme işleminin sürekli olarak
    gerçekleşmesidir. Farklı hidrojen ve oksijen izotopları çeşitli koşullar altında sürekli birbirlerinin yerlerini
    alırlar.

    Bu kadar çok çeşitte başka bir doğal bileşik bulunabilir mi? Hayır yoktur. Tabii ki, en çok protiyum suyu
    ile ilgileniriz. Ama suyun diğer türleri de göz ardı edilemez. Bazıları ve özellikle ağır su D2O pratikte
    geniş uygulama alanı bulur. Nükleer reaktörlerde, uranyum parçalanmasına neden olan nötronların yavaş-
    lamasını sağlamak için ağır su kullanılır. Bunun dışında, bilim adamları çeşitli su türlerini izotop kimyası
    alanındaki araştırmalarında kullanırlar.

    Acaba on sekiz çeşitten fazlası da var mıdır? Gerçekten, suyun çeşitleri çok daha fazla olabilir.
    Doğal izotoplarının dışında oksijenin yapay radyoaktif izotopları da vardır. Oksijen -14, ok-sijen-15,
    oksijen-19 ve oksijen-20 gibi. Ayrıca son yıllarda hidrojen izotoplarının sayısı da artmıştır. H4 ve H5′i
    örnek verebiliriz.

    Böylece, hidrojen ve oksijenin yapay izotoplarını da dikkate alırsak olası su listesi 100′ü aşar. Tam
    olarak kaç tane olduğunu kendiniz de kolaylıkla sayabilirsiniz…

    01.12.2014

    Şaman TÜRKSOY

    Devam edeceğim…

  • #2
    Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

    Titanik için farklı bir yorum güzel olmuş

    Su içinde ne muhteşem bir element olduğunu hatırlattığınız için teşekkürler



    2009 INSIGNIA 4DR COS 16LET180HP M6 NAV CD500+FLEX+SR+19'' JANT+DERİ

    Yorum


    • #3
      Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

      Orjinal yazı sahibi: FacomX
      Titanik için farklı bir yorum güzel olmuş
      Su içinde ne muhteşem bir element olduğunu hatırlattığınız için teşekkürler
      Dahası var, üçüncü (son) bölümde anlatacağım

      Sonra 'Uzay Dizisi' başlayacak, ölmez sağ kalırsam

      Yorum


      • #4
        Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

        Orjinal yazı sahibi: Şaman TÜRKSOY


        1913′de büyük bir facia haberi tüm dünyayı yasa boğdu. Dev bir okyanus gemisi olan ‘Titanik’ buzul
        dağına çarpmış ve batmıştı. Uzmanlar bu felakete ilişkin çeşitli nedenler öne sürdüler. Sis yüzünden,
        kaptanın yüzen büyük buz dağını zamanında göremediği ve geminin buz dağına çarparak yok olduğu
        söylendi.

        Bu acı olayı bir kimyacının bakış açısından ele alacak olursak, umulmadık bir sonuca ulaşırız. ‘Titanik’,
        suyun bir başka kural dışı davranışının kurbanı olmuştur.


        01.12.2014

        Şaman TÜRKSOY

        Devam edeceğim…
        Kimyacının açısından bakarsak ; Titanic, normalde olması gereken katı hale geçişlerin aksine buzdağının yoğunluğunun suyunkinden düşük olduğu içinmi battı ?

        [shadow=red,left][glow=grey,2,500]SPORT[/glow][/shadow]

        Yorum


        • #5
          Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

          Orjinal yazı sahibi: Onur
          Kimyacının açısından bakarsak ; Titanic, normalde olması gereken katı hale geçişlerin aksine buz dağının yoğunluğunun suyunkinden düşük olduğu için mi battı ?
          Soruyu doğru anladıysam cevap şu: Şayet su, öteki elementlerin benzeri bir davranış gösterseydi,
          katı haldeki su yoğunluğu sıvı haldeki su yoğunluğundan fazla olacaktı; bu durumda sıvı haldeki su
          içinde yüzemeyecek, dibe batacaktı. Dolayısıyla, deniz vasıtaları ve tabii ki Titanik için herhangi bir
          tehlike bahis mevzuu olmayacaktı.

          Bir somut örnek vererek yanıtı tamamlayayım. İçinde eritilmiş (sıvı) halde demir (Fe) bulunan
          kabın içine bir demir misket atarsak doğruca dibi boylar, asla yüzemez.Çünkü; demir misketin
          yoğunluğu sıvı haldeki demirden daha fazladır, bu durum onun dibi boylaması için yeterlidir

          Yorum


          • #6
            Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

            Orjinal yazı sahibi: Onur
            Orjinal yazı sahibi: Şaman TÜRKSOY


            1913′de büyük bir facia haberi tüm dünyayı yasa boğdu. Dev bir okyanus gemisi olan ‘Titanik’ buzul
            dağına çarpmış ve batmıştı. Uzmanlar bu felakete ilişkin çeşitli nedenler öne sürdüler. Sis yüzünden,
            kaptanın yüzen büyük buz dağını zamanında göremediği ve geminin buz dağına çarparak yok olduğu
            söylendi.

            Bu acı olayı bir kimyacının bakış açısından ele alacak olursak, umulmadık bir sonuca ulaşırız. ‘Titanik’,
            suyun bir başka kural dışı davranışının kurbanı olmuştur.


            01.12.2014

            Şaman TÜRKSOY

            Devam edeceğim…
            Kimyacının açısından bakarsak ; Titanic, normalde olması gereken katı hale geçişlerin aksine buzdağının yoğunluğunun suyunkinden düşük olduğu içinmi battı ?
            Gözcülerin eşşek kadar buzdağını görmemesi sebebiyle battı.
            ahlaksızla birlikte yaşayacağına YİĞİTLE ÖLÜME GİT

            Yorum


            • #7
              Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

              Orjinal yazı sahibi: Şaman TÜRKSOY


              1913′de büyük bir facia haberi tüm dünyayı yasa boğdu. Dev bir okyanus gemisi olan ‘Titanik’ buzul
              dağına çarpmış ve batmıştı. Uzmanlar bu felakete ilişkin çeşitli nedenler öne sürdüler. Sis yüzünden,
              kaptanın yüzen büyük buz dağını zamanında göremediği ve geminin buz dağına çarparak yok olduğu
              söylendi.

              Bu acı olayı bir kimyacının bakış açısından ele alacak olursak, umulmadık bir sonuca ulaşırız. ‘Titanik’,
              suyun bir başka kural dışı davranışının kurbanı olmuştur.

              01.12.2014

              Şaman TÜRKSOY

              Devam edeceğim…
              Bu acı olayı bir kimyacının bakış açısından ele alacak olursak, umulmadık bir sonuca ulaşırız. ‘Titanik’,
              suyun bir başka kural dışı davranışının kurbanı olmuştur.

              Şu cümleyi okuduktan sonra acaba bilmediğimiz yeni bir bilgi mi var diye düşündüm, fakat yazınızın gerisi Titanic gemisinden alakasız tamamen buzdağlarının fiziki ve kimyevi yapısı ile alakalı. (Su ile ilgili verilen bilgiler gayet güzel , emeğe saygı) Ayrıca burada ki umulmadık sonuç kısmını kaçırdım ben sanırım.

              Sizden çok güzel web haber editörü olurmuş

              Su ile ilgili verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.

              [shadow=red,left][glow=grey,2,500]SPORT[/glow][/shadow]

              Yorum


              • #8
                Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

                Bence Titanic, yapan zevat "bunu (haşa) Tanrı bile batıramaz" dedikleri için battı...


                MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

                Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

                Yorum


                • #9
                  Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

                  Orjinal yazı sahibi: bilgecem
                  Bence Titanic, yapan zevat "bunu (haşa) Tanrı bile batıramaz" dedikleri için battı...
                  Bir Türk Atasözü 'Büyük lokma ye, büyük söz söyleme' der.
                  Hastayım Türk atasözlerine; her zaman - istisnasız- doğru
                  sözlerdir. Övünmek gibi olmasın da biz de bu atanın torunları
                  olarak büyük lokma yiyelim, ama büyük konuşmayalım

                  Yorum


                  • #10
                    Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

                    Şu ağır suyu Nazi Almanları yeterli miktarda yetiştirselermiş. Atomu herkesten önce patlatıp.
                    Dünyaya kök söktürürmüş. Neredeyse, ramak kala.
                    Insignia Editition Elegance - 18" jant Teknik gri

                    Yorum


                    • #11
                      Ynt: SUYLA KISA BİR YOLCULUK (II)

                      Orjinal yazı sahibi: bilgecem
                      Bence Titanic, yapan zevat "bunu (haşa) Tanrı bile batıramaz" dedikleri için battı...
                      Yani yapan adam öyle söyledigi için Allah gemiyi batirip yüzlerce kisinin ölmesine izin mi verdi abi ?



                      [shadow=red,left][glow=grey,2,500]SPORT[/glow][/shadow]

                      Yorum

                      İşleniyor...
                      X