Tweet
Hava alanına indiğimde sabah saatin 4'ü idi. Kontrol ve vize işlemlerini tamamlayıp dışarı çıktığımda sabah saatleri olmasına rağmen ılık bir hava vardı. Fazla olmamakla birlikte nemli ama yumuşak bir hava ile karşılaştım, hava çok temiz ve bol oksijene sahip. Bizden 1 saat ilerideler, yaz kış saat uygulaması yok. Hava aydınlanıp şehirde hayat başladığında eyvah ben 1 hafta ne yapacağım burada diye söylenmedim değil. Zaten ilk 2 gün neredeyse yok ben gidiyorum arkadaş diyesim geldi. Ama alışınca insan gelmek istemiyor o da ayrı tabi 
Ülkenin ana dili ingilizce. Türkiyeden gidip orada yerleşik hayat yaşayan yüzlerce insan varmış, ben birkaçı ile tanıştım. Kimileri orada evlenmiş ve çoluk çocuğa bile karışmış. Biz ülkemizde bölgesine göre elma, armut, kiraz, muz v.s ağaçlarını görürken Uganda da her yer Ananas ve muz ağaçları ile kaplı. Şunu belirtmekte özellikle fayda var Türkiyede bizim ananas zannederek yediğimiz şey kesinlikle ananas değil arkadaşlar orada dünyanın en güzel ananasları yetişiyormuş, söylemişlerdi, tadına bakana kadar pek fark olacağını düşünmemiştim ama söylediğim gibi bizim buralara gelenlerle ordakiler arasında şekil haricinde bir benzerlik yok keza muz içinde aynısını söyleyebilirim. Lokal yemeklerini yiyebilmek biraz cesaret ister, görüntü içerik ve baharat oranı en azından bana uygun değil. 4-5 tane Türk restorantı mevcut. Entebbe de dünyanın en büyükleri arasında yer alan bir göl mevcut, gölden avladıkları çok lezzetli bir balık cinsi var ve yurt dışına ihraç ediyorlarmış, zaten avrupa da oldukça talep varmış o balığa. Müthiş bir trafik sıkışıklığı yaşanıyor hemde günün her saatinde, 10km'lik yolu 1,5 saatte yakın bir sürede gidiyorsunuz, resmen işkence. Taksi sayısı yok denecek kadar az, taksi yerine bodo bodo diye tabir edilen motorsiklet taksiler kullanılıyor, 3-5 binmişliğim oldu bodo bodo ya Öyle ruhsata ehliyete tabi bir durum değil motorsikleti olan herkes taksicilik yapabiliyor orda. Orta seviye gelire sahip insanlar yok, ya zengin ya fakir olarak sınıflandırılmış. Zengini iyi zengin fakiri iyi fakir. Kullanılan araba markası %90 Toyota, başka markalara çok nadir rastlıyorsunuz, eskiden ingiliz sömürgesinde bir bölge olduğu için trafik akışıda soldan dolayısıyla direksiyonda sağda Afrika kıtasının korkulan hastalığı Ebola, Uganda da bir tehtit oluşturmuyor çünkü ülkeye giriş çıkışlarda çok ciddi kontroller var, zaten 2011 yılında sadece 1 kişi bu hastalıktan hayatını kaybetmiş o da ülkedeki bir salgınla alakalı değil, ama ne olursa olsun sonuçta bu bir virüs ve elbette tedbiri elden bırakmamak gerekiyor. Asker ve polis orada kanunların işleyişi için çok ciddi bir faktör, ülkemizde maalesef bazen vatandaş polisle askerle ufak münakaşalarda bulunabiliyor ama orada böyle bir şeye cesaret edebilecek bir insan evladının mevcudiyeti imkanlar dahilinde değil
Şehir merkezinde farklı bir ülke ve yaşam şekli haricinde gezilip görülecek aman aman bir yer yok ama 50-60km ileride tam hayali ekvator çizgisinin geçtiği yerin mutlaka görülmesi gerektiği söyleniyor oradaki herkes tarafından, ekvator çizgisinin 1 metre solunda ve 1 metre sağından huniye döktüğünüz su birbirinin ters istikametinde dönüyormuş (Çocukluğumda, Barış Manço bir programında bunu göstermişti), Pusula sapıtıyormuş filan. Bir diğer mutlaka gidilmesi gereken yerde safari turları olduğu söyleniyor ama bunun için en az 4-5 free güne ihtiyaç varmış, 1 haftaya yakın iş amaçlı seyahatimde gezmek için çok çok bir zaman bulamadığımdan dolayı bunları yapamadım. Ama iş bağlantım olumlu sonuçlandığında zaten Uganda'ya ikinci seyahatimde mutlaka ekvator ve safariye gideceğim, bakalım Ata Demirer'in söylediği gibi kısa kuyruk insanlara alışmış mı alışmamış mı
Şimdilik bu kadar.
Ülkenin ana dili ingilizce. Türkiyeden gidip orada yerleşik hayat yaşayan yüzlerce insan varmış, ben birkaçı ile tanıştım. Kimileri orada evlenmiş ve çoluk çocuğa bile karışmış. Biz ülkemizde bölgesine göre elma, armut, kiraz, muz v.s ağaçlarını görürken Uganda da her yer Ananas ve muz ağaçları ile kaplı. Şunu belirtmekte özellikle fayda var Türkiyede bizim ananas zannederek yediğimiz şey kesinlikle ananas değil arkadaşlar orada dünyanın en güzel ananasları yetişiyormuş, söylemişlerdi, tadına bakana kadar pek fark olacağını düşünmemiştim ama söylediğim gibi bizim buralara gelenlerle ordakiler arasında şekil haricinde bir benzerlik yok keza muz içinde aynısını söyleyebilirim. Lokal yemeklerini yiyebilmek biraz cesaret ister, görüntü içerik ve baharat oranı en azından bana uygun değil. 4-5 tane Türk restorantı mevcut. Entebbe de dünyanın en büyükleri arasında yer alan bir göl mevcut, gölden avladıkları çok lezzetli bir balık cinsi var ve yurt dışına ihraç ediyorlarmış, zaten avrupa da oldukça talep varmış o balığa. Müthiş bir trafik sıkışıklığı yaşanıyor hemde günün her saatinde, 10km'lik yolu 1,5 saatte yakın bir sürede gidiyorsunuz, resmen işkence. Taksi sayısı yok denecek kadar az, taksi yerine bodo bodo diye tabir edilen motorsiklet taksiler kullanılıyor, 3-5 binmişliğim oldu bodo bodo ya Öyle ruhsata ehliyete tabi bir durum değil motorsikleti olan herkes taksicilik yapabiliyor orda. Orta seviye gelire sahip insanlar yok, ya zengin ya fakir olarak sınıflandırılmış. Zengini iyi zengin fakiri iyi fakir. Kullanılan araba markası %90 Toyota, başka markalara çok nadir rastlıyorsunuz, eskiden ingiliz sömürgesinde bir bölge olduğu için trafik akışıda soldan dolayısıyla direksiyonda sağda Afrika kıtasının korkulan hastalığı Ebola, Uganda da bir tehtit oluşturmuyor çünkü ülkeye giriş çıkışlarda çok ciddi kontroller var, zaten 2011 yılında sadece 1 kişi bu hastalıktan hayatını kaybetmiş o da ülkedeki bir salgınla alakalı değil, ama ne olursa olsun sonuçta bu bir virüs ve elbette tedbiri elden bırakmamak gerekiyor. Asker ve polis orada kanunların işleyişi için çok ciddi bir faktör, ülkemizde maalesef bazen vatandaş polisle askerle ufak münakaşalarda bulunabiliyor ama orada böyle bir şeye cesaret edebilecek bir insan evladının mevcudiyeti imkanlar dahilinde değil Şehir merkezinde farklı bir ülke ve yaşam şekli haricinde gezilip görülecek aman aman bir yer yok ama 50-60km ileride tam hayali ekvator çizgisinin geçtiği yerin mutlaka görülmesi gerektiği söyleniyor oradaki herkes tarafından, ekvator çizgisinin 1 metre solunda ve 1 metre sağından huniye döktüğünüz su birbirinin ters istikametinde dönüyormuş (Çocukluğumda, Barış Manço bir programında bunu göstermişti), Pusula sapıtıyormuş filan. Bir diğer mutlaka gidilmesi gereken yerde safari turları olduğu söyleniyor ama bunun için en az 4-5 free güne ihtiyaç varmış, 1 haftaya yakın iş amaçlı seyahatimde gezmek için çok çok bir zaman bulamadığımdan dolayı bunları yapamadım. Ama iş bağlantım olumlu sonuçlandığında zaten Uganda'ya ikinci seyahatimde mutlaka ekvator ve safariye gideceğim, bakalım Ata Demirer'in söylediği gibi kısa kuyruk insanlara alışmış mı alışmamış mı
Şimdilik bu kadar.
Yorum