Duyuru

Collapse
No announcement yet.

OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

Collapse
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
new posts

  • OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE


    "...Divanyolu’nda ; Karababa Sokağı’nın başında, Diyarbakır Kıraathanesi adlı bir kıraathane vardı.
    Diyarbakırlı Ali Emirî Efendi buranın birinci müşterilerindendi.
    Her gün akşamdan sonra gelir, gece yarısına kadar oturur, dostlarıyla görüşür, konuşur; sonra
    kalkar, Parmakkapı’daki hanesine giderdi.
    Malî 1333 senesi idi. Bir gece yine bu kıraathaneye teşrif buyurdu. Biraz tarihten, edebiyattan
    bahsedildikten sonra:
    -Beyler, efendiler! Bu gece size bir şey soracağım! dedi.
    -Buyurun, dedik.
    Sordu:
    -Divanü Lügati’t-Türk isminde bir kitap gördünüz mü, ya da işittiniz mi?
    İlk cevabı ben verdim:
    -Kitabın kendisini görmedim, fakat Kâtip Çelebi bunu görmüş ve Keşfü’z-Zunun’a yazmıştır, dedim.
    Sonra Arif Bey ve arkadaşları Arapça tarihlerin birisinde bunun adını gördük, dediler. Bunun
    üzerine Emirî Efendi, Fuzulî’nin şu mısraını okudu:“Eyledim tahkik, görmüş kimse yok cânânımı.”
    Söz sırası bize geldi. Bir ağızdan heyecanla sorduk:
    -Siz gördünüz mü?
    Sualimiz hoşuna gitti, kendine mahsus olan tarzda gevrek gevrek güle güle katıldı:
    -Ne söylüyorsunuz? İnayet-i Bârî ile bugün o kitaba malik oldum, dedi.
    Cümlemiz tebrik ederek nasıl elde ettiğini, kimden aldığını sorduk.
    -Âdetim veçhile haftada iki üç kere Sahaflar Çarşısı’na uğrar, yeni bir şey var mı diye
    kitapçılara sorarım, dün de uğradım. Kitapçı Burhan Bey’in dükkânında oturdum. “Bir şey var mı?” dedim.
    Kitapçı:
    -Bir kitap var, ama sahibi otuz lira istiyor. Bu kitap bana geleli bir hafta oldu. Ben, bunu yüksek bir
    fiyatla alır diye Maarif Nâzırı Emrullah Efendi’ye götürdüm. O da ilmiye encümenine havale etti.
    Encümen tetkik için bir hafta müsaade istedi, ben de kabul ettim.
    Bir hafta sonra uğradım. On lira teklif ettiler. Ben de: “...Kitap benim değildir, başkasınındır.
    Otuz liradan bir para aşağıya vermiyor” dedim.
    Cevaben; “Biz otuz liraya bir kütüphane satın alırız. Al kitabını, istemiyoruz!” diye kitabı iade ettiler.
    Kitap sahibiyle tayin ettiğimiz müddet yarın bitecektir. Yarın kitabı vermeye mecburum.
    Bakınız eğer işinize gelirse siz alınız! dedi. Kitabı elime alınca bayıldım. Otuz lira değil, otuz bin lira değeri var.
    Dünyada eşi menendi görülmemiş, bir Türk kâmusu ve grameri. Fakat kitapçıyı şımartmamak, fiyatı artırmaya
    bırakmamak için nazlı davrandım: “Dağınık bir eser: Acaba tamam mı, değil mi? Hem de müellifi Kâşgarlı bir
    adam imiş, kimdir, necidir? Belli değil. Sarı çizmeli Mehmet Ağa... Maamafih ne de olsa bir eserdir. Maarif on
    lira teklif etmiş ise, ben de on beş lira veririm” dedim. Kitapçı:
    - Hayır, arz ettiğim gibi kitap benim değildir. Benim olsaydı verirdim. Fakat sahibi mutlak otuz lira istiyor.
    Almayacak olursanız sahibine iade ederim, dedi.
    Sordum:
    - Sahibi kimdir?
    Cevaben dedi ki:
    - Yaşlıca bir hanımdır, eski Maliye Nâzırı Nazif Bey’in mensubatından... Paşa, bu kitabı ona verirken:
    “Bak, sana bir kitap veriyorum. İyi sakla! Sıkıldığın zaman kitapçılara götür. Altın para otuz lira eder, aşağıya verme!” demiş.
    İşte bu otuz lira kadının kulağında küpe olmuş... Yoksa kendisi acûze bir kadındır. Alacak isen, bir kadına iyilik etmiş olursun,
    dedi. Bunun üzerine:
    - Evet, şimdi işin şekli değişti: Bir kadına muavenet (yardım) bir vazifedir. Peki, kabul ettim, dedim ve kitabı aldım. Fakat o
    dakikada şöyle düşündüm: Yanımda ancak on beş lira var, eve gidecek olsam kitap dükkânda kalacak, mümkün ki, başka birisi
    gelir, kitapçı tamahkârlık ederek ona da gösterir, o da alır. Paranın üstünü yarına bırakayım desem, olmaz.
    Başladım içimden Allah’a yalvarmağa: “Allah’ım, bir dost gönder, bana yardım etsin. Beni kitaptan ayırma!”
    İki dakika sonra baktım ki, dostlarımdan eski Darülfünun’un Edebiyat Muallimi Faik Reşat Bey oradan geçiyor.
    Hemen çağırdım. Gizlice: “Varsa aman bana yirmi lira ver” dedim. Çantasını açtı, on lira varmış, onu verdi.
    -Üst tarafını da şimdi acele eve gider getiririm, dedi. Ben de kitapçının dükkânında kısmen huzuru kalple oturdum.
    Birkaç dakika sonra Reşat Bey geldi, parayı getirdi. Otuz lirayı Burhan Bey’e verdim.
    Burhan Bey - “Pekâlâ, ya benim bahşişim yok mu?” dedi.
    Üç lira da ona verdim, vedalaştım. Dükkândan kalktım, Reşat Bey’le konuşa konuşa çarşıdan çıktık. Fakat arkamıza baktım:
    “Acaba Burhan Bey pişman olup da arkamızdan koşmasın” diye korku içindeydim. Neyse, baktım ki gelen yok: “Oh, elhamdülillâh!”
    dedim.
    Kitabı aldım, eve geldim, yemeyi içmeyi unuttum. Birkaç saat mütalaa ile uğraştım. Arkadaşlar, size arz ediyorum: Bu, kitap değil,
    Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak (parlaklık) kazanacak. Arap
    dilinde Sîbeveyh’in kitabı ne ise bu da Türk dilinde onun kardeşidir. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır.
    Bu kitaba hakiki kıymet verilmek lazım gelse cihanın hazineleri kâfi gelmez.
    Bu kitap ile Hz. Yusuf arasında bir müşabehet (benzerlik) var. Yusuf’u kardeşleri birkaç akçeye sattılar. Fakat sonra Mısır’da
    ağırlığınca cevahire satıldı. Bu kitabı da Burhan bana 33 liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığında elmaslara,
    zümrütlere veremem..."
    * * *

    Tarihin kaydettiği Türk soylu ilk Türkolog/Dilbilimci Kaşgarlı Mahmut’tur. Kültür milliyetçiliğin bu unutulmaz ismi, Türk Dünyası
    için hazine değeri taşıyan Dîvânü Lügâti’t-Türk adlı eserin yazarıdır.
    XI. Yüzyılın başında üç yıl emek verilerek (1074) yılında bitirilen bu eşsiz yapıt, tarihin karanlık dehlizlerinde sekiz yüz sene
    yolculuk ettikten sonra, 1910 yılında, İstanbul’da, Ali Emîrî tarafından bir rastlantı sonucu ele geçirilerek yitip gitmekten
    kurtarılmış, Türk Kültür Mirası arasına nadide bir parça olarak kazandırılmıştır.
    Yukarıda okuduğunuz metin, Kilisli Muallim Rıfat’ın anlattığı Dîvânü Lügâti’t-Türk' ün bulunuş öyküsüdür.

    Sağlıcakla kalınız…
    22.09.2012
    Şaman TÜRKSOY

  • #2
    Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

    Kaşgarlı'nın bu şaheserinden ilkin Antepli Aynî (Bedreddin Mahmud) söz etmiştir.
    Yirmi dört ciltlik tarih ansiklopedisinin birinci cildinde Divanü Lugati’t-Türk’ten
    yararlanmış, bu açıkca anlaşılmaktadır.
    Kitabı görüp görmediği konusu meçhuldür ama;Kâtip Çelebi de ünlü eseri Keşfü’z-Zünûn’da
    Divanü Lugati’t-Türk’ten söz etmektedir.
    Ali Emiri büyük bir tesadüf sonucu onu bulana kadar ismi var, cismi yok denilmiş.
    Ali Emiri ’nin bilgisi ve dikkati sayesinde Türk kültür hazinesine nadide bir parça daha
    eklenmiştir. Paha biçilmez kıymetteki bu inci, tarihin karanlık dehlizlerinde yok olmaktan
    onun sayesinde kurtulmuştur; ruhu şad olsun.
    Divanü Lugati’t-Türk’ün kültür hazinemize kazandırıldığı tarih hakkında kaynaklarda farklı
    bilgiler verilmektedir. Bu bilgileri derleyip öteki ipuçlarıyla birlikte yorumlayan Prof. Dr. Ali Birinci,
    bu ölümsüz eserin ele geçmiş tek nüshasının 1914 yılının başlarında bulunduğu neticesine varmıştır.
    Sekiz yüz kırk yıl sonra gün ışığına çıkarılan bir hazinedir Kaşgarlı divanı.

    Yorum


    • #3
      Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

      Ali Emiri bir sanat, edebiyat adamı;tam manasıyla bir kitap kurdu. Onun bilgisi ve dikkati olmasaydı,
      dilimizin ve kültürümüzün bu değerli hazinesine belki de ebediyen ulaşamayacaktık.
      Ali Emiri , şans eseri rastladığı ve satın alıp sahip olduğu Divanü Lugati’t-Türk’ü okumak için evine
      kapanıyor ve gün boyu okuyup öğrendiklerini o meşhur kıraathanedeki akşam sohbetlerinde dostlarına
      anlatıyormuş. Kitabını da kimseye göstermiyormuş.

      Onun Divanü Lugati’t-Türk’ü bulduğu ve satın aldığı önce İstanbul’da yayılmış, sonra Anadolu’nun
      haberi olmuş. Kısa bir zaman sonra dünyadaki Türkoloji merkezleri haberi işitmişler.

      Ünlü Türkolog/sosyolog Ziya Gökalp haberi ilk işitenlerden biri. Bunun üzerine yerinde duramaz olup
      soluğu Ali Emiri’nin evinde almış ama, Emiri: Şimdilik gösteremem, belki iki ay sonra olabilir, diyerek
      Ziya Gökalp’ı geri çevirmiş. İkisi de Diyarbakırlı, hemşehriler. Ziya Gökalp yılmamış, zamanın
      Diyarbakır milletvekillerini ricacı göndermiş ama, her şey nafile; Emiri kitabını göstermemiş

      Yorum


      • #4
        Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

        Hafta sonu gidip bakacağım, bakalım o kıraathane duruyor mu?
        ahlaksızla birlikte yaşayacağına YİĞİTLE ÖLÜME GİT

        Yorum


        • #5
          Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

          Orjinal yazı sahibi: kingdragon
          Hafta sonu gidip bakacağım, bakalım o kıraathane duruyor mu?
          Kıraathane Divanyolu'nda, Divanyolu Çemberlitaş'dan Yerebatan Sarnıcı'na
          kadar uzanan caddenin adı. Hafta sonu nasıl gideceksiniz

          Yorum


          • #6
            Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

            Divanü Lugati’t-Türk Türkçenin ilk sözlüğü, antolojisi, ansiklopedisi ve dil bilgisi kitabı olması açısından eşsiz bir eser olduğu söylenir.... Güzel bir paylaşım Şaman abi.. Bulunuş hikayesini de öğrenmiş olduk..Teşekkürler..

            1.4 T EDİTİON ELEGANCE + AFL+18 jant +NAVİ+sprintbooster+ses sistemi+opc sinyal çerçeveleri+turn push+kaliperler app +full led aydınlatma... vs..

            Yorum


            • #7
              Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

              Şaman Bey bahsedilen sokak Diyarbakır'da var, Aliemiri ve Ziya Gökalp de Diyarbakır'lı olduğuna göre bahsedilen kıraathane Diyarbakır'da olmasın.
              ahlaksızla birlikte yaşayacağına YİĞİTLE ÖLÜME GİT

              Yorum


              • #8
                Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

                Orjinal yazı sahibi: kingdragon
                Şaman Bey bahsedilen sokak Diyarbakır'da var, Aliemiri ve Ziya Gökalp de Diyarbakır'lı olduğuna göre bahsedilen kıraathane Diyarbakır'da olmasın.
                Değerli kardeşim, paylaşımı dikkatlice okumadığınız anlaşılıyor.
                Sahaflar Çarşısı Beyazıt'tadır ve Divanyolu'na yaya on beş dakika mesafededir

                Yorum


                • #9
                  Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

                  Hakılısınız, demek ki Karababa Sokak ve Diyarbekir Kıraathanesi'ni görünce, aklıma hemen Diyarbakır gelmiş.
                  ahlaksızla birlikte yaşayacağına YİĞİTLE ÖLÜME GİT

                  Yorum


                  • #10
                    Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

                    Teşekkürler Şaman abi.
                    2011 1.6 T Cosmo Sports Tourer

                    Yorum


                    • #11
                      Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

                      Kitaptaki harita;





                      ahlaksızla birlikte yaşayacağına YİĞİTLE ÖLÜME GİT

                      Yorum


                      • #12
                        Ynt: OTUZ ÜÇ LİRALIK HAZİNE

                        Orjinal yazı sahibi: denz
                        Teşekkürler Şaman abi.
                        Teşekküre ne hacet, vazifemizdir Deniz Bey
                        Öyle değil mi değerli suç ortağım

                        Yorum

                        İşleniyor...
                        X