Bıldırcın kuşunu hepimiz biliriz.Eti son derece lezzetli, makbul ve aranan bir av kuşudur.
Göçmendir, dördüncü göç yolu olarak bilinen güzergahları bizim ülkemizden geçer.Ukrayna
ve Kırım Yarımadası'ndan Karadeniz'i kat ederek Orta Anadolu’ya uzanan hat ve Kafkaslar
üzerinden, Doğu Anadolu’ya uzanan hat, Hatay Belen geçidinde birleşerek Suriye, Ürdün,
İsrail’in Akdeniz kıyılarını takip eder, Süveyş kanalından Nil nehri boyunca Afrika’ya ulaşır.
Karadeniz- Marmara boğazları- Süveyş kanalı bu dördüncü göç yolunun güzergahıdır.
Bu değerli göçmen,yaz aylarında Ukrayna/Kırım avlaklarında üreme faaliyetini tamamlayıp
yavrularını uçacak kadar büyüttükten sonra, Eylül ayı başlarından Ekim ayı ortalarına kadar
olan zaman sürecinde, beş ile otuz kuştan oluşan dalgalar halinde Karadeniz'i kuzey/güney
doğrultusunda geçer ve Batı/Orta/Doğu Karadeniz sahillerimize konarlar.
Teskereli yasal avcıların yanı sıra, kendilerine 'bohçacı' adı verilen, insanlıktan nasiplerini
alamamış olduklarını düşündüğüm bazı vicdansızlar, gece sahillerin belirli yerlerine balıkçı
ağları gererler ve gece uçuşu yaparak gelen bıldırcınları lüks ışıklarıyla aldatarak bu ağlara
yönlendirirler. Zaten çok uzun süre uçmuş yorgun hayvan, bu ağlarda güçsüz, mecalsiz av olur.
Bu vicdansız avcılar, yüzlercesini adeta katliam yapar gibi (kafalarını parmakları ile kopararak)
öldürürler ve derin donduruculara doldururlar. Bir karıncayı incitmekten imtina eden kıyımsız bir
insan bile gördüğü bu manzara karşısında hiç gözünü kırpmadan bu vicdansız avcılara kurşun atabilir.
İşte bu gibi vahşilerin de yaşadığı ülkemizde, nesli tükenmiş ya da tükenmeye yüz tutmuş doğa/hayvan
dostlarının da olduğunu öğrenmek beni çok mutlu etti, bu mutluluğu sizlerle paylaşmak istedim,buyrun
aşağıya aldığım haberi okuyun...
O Sesi Duyabilmek İçin Tarlalarını Biçmiyorlar
"...Gümüşhane'nin merkeze 40 kilometre uzaklıktaki Boyluca köyünde yaşanan Tahir Öztürk,
köyünde yaşanan göç nedeniyle tarlaların ekilmediğini ifade etti.
Tarlalar ekilmediği için yem ve barınma imkanı bulamayan başta keklik olmak üzere bazı
kuş türlerinin artık köylerine gelmediğini ifade eden Öztürk, "Yaban hayatını desteklemek
ve köyümüzde yeniden keklik sesleri duymak için 4 yıl önce amcam Halil Öztürk ile
tarlamızı ekmeye karar verdik" dedi.
Yıllardır ekilmeyen 28 dönümlük tarlalarına 400 kilogram buğday ektiklerini dile getiren Öztürk,
"4 yıldır ektiğimiz tarlamızı biçmeyip yabani hayvanlara bırakıyoruz. Tarlayı ekmeden önce
burada hiç kuş olmazdı. Şimdi birçok kuş türünü görebiliyoruz. Yıllık yaklaşık 6 bin lira masrafımız
oluyor. Yalnızca bu yıl gerçekleştirdiğimiz ekim için Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğünden
bir miktar buğday desteği aldık. Bundan sonra da tarlamızı ekmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Tarlanın yolu olmadığı için buğdayları sırtlarında taşımak zorunda olduklarını anlatan Öztürk,
"Ekimde çok zorlanıyoruz. Buğdayları 600 metre kadar sırtımızda taşıyarak buraya getiriyoruz.
Devletimizin bize yol konusunda yardımcı olmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı..."
kaynak:cumhuriyet.portal
Göçmendir, dördüncü göç yolu olarak bilinen güzergahları bizim ülkemizden geçer.Ukrayna
ve Kırım Yarımadası'ndan Karadeniz'i kat ederek Orta Anadolu’ya uzanan hat ve Kafkaslar
üzerinden, Doğu Anadolu’ya uzanan hat, Hatay Belen geçidinde birleşerek Suriye, Ürdün,
İsrail’in Akdeniz kıyılarını takip eder, Süveyş kanalından Nil nehri boyunca Afrika’ya ulaşır.
Karadeniz- Marmara boğazları- Süveyş kanalı bu dördüncü göç yolunun güzergahıdır.
Bu değerli göçmen,yaz aylarında Ukrayna/Kırım avlaklarında üreme faaliyetini tamamlayıp
yavrularını uçacak kadar büyüttükten sonra, Eylül ayı başlarından Ekim ayı ortalarına kadar
olan zaman sürecinde, beş ile otuz kuştan oluşan dalgalar halinde Karadeniz'i kuzey/güney
doğrultusunda geçer ve Batı/Orta/Doğu Karadeniz sahillerimize konarlar.
Teskereli yasal avcıların yanı sıra, kendilerine 'bohçacı' adı verilen, insanlıktan nasiplerini
alamamış olduklarını düşündüğüm bazı vicdansızlar, gece sahillerin belirli yerlerine balıkçı
ağları gererler ve gece uçuşu yaparak gelen bıldırcınları lüks ışıklarıyla aldatarak bu ağlara
yönlendirirler. Zaten çok uzun süre uçmuş yorgun hayvan, bu ağlarda güçsüz, mecalsiz av olur.
Bu vicdansız avcılar, yüzlercesini adeta katliam yapar gibi (kafalarını parmakları ile kopararak)
öldürürler ve derin donduruculara doldururlar. Bir karıncayı incitmekten imtina eden kıyımsız bir
insan bile gördüğü bu manzara karşısında hiç gözünü kırpmadan bu vicdansız avcılara kurşun atabilir.
İşte bu gibi vahşilerin de yaşadığı ülkemizde, nesli tükenmiş ya da tükenmeye yüz tutmuş doğa/hayvan
dostlarının da olduğunu öğrenmek beni çok mutlu etti, bu mutluluğu sizlerle paylaşmak istedim,buyrun
aşağıya aldığım haberi okuyun...
O Sesi Duyabilmek İçin Tarlalarını Biçmiyorlar
"...Gümüşhane'nin merkeze 40 kilometre uzaklıktaki Boyluca köyünde yaşanan Tahir Öztürk,
köyünde yaşanan göç nedeniyle tarlaların ekilmediğini ifade etti.
Tarlalar ekilmediği için yem ve barınma imkanı bulamayan başta keklik olmak üzere bazı
kuş türlerinin artık köylerine gelmediğini ifade eden Öztürk, "Yaban hayatını desteklemek
ve köyümüzde yeniden keklik sesleri duymak için 4 yıl önce amcam Halil Öztürk ile
tarlamızı ekmeye karar verdik" dedi.
Yıllardır ekilmeyen 28 dönümlük tarlalarına 400 kilogram buğday ektiklerini dile getiren Öztürk,
"4 yıldır ektiğimiz tarlamızı biçmeyip yabani hayvanlara bırakıyoruz. Tarlayı ekmeden önce
burada hiç kuş olmazdı. Şimdi birçok kuş türünü görebiliyoruz. Yıllık yaklaşık 6 bin lira masrafımız
oluyor. Yalnızca bu yıl gerçekleştirdiğimiz ekim için Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğünden
bir miktar buğday desteği aldık. Bundan sonra da tarlamızı ekmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Tarlanın yolu olmadığı için buğdayları sırtlarında taşımak zorunda olduklarını anlatan Öztürk,
"Ekimde çok zorlanıyoruz. Buğdayları 600 metre kadar sırtımızda taşıyarak buraya getiriyoruz.
Devletimizin bize yol konusunda yardımcı olmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı..."
kaynak:cumhuriyet.portal
Yorum