Beceri zaten olacakki motorun üzerine binesin Fatih abi ,motorun üzerinde en önemli olan şey reflex ve trafiği bilmek ama yinede şeytan işi 4 teker gibi değil.
Bir zamanlar 34 KTN 03 (Biz kırmızı başlıklı kızın hikayesinde bile kurttan yanayız)
Kasabadaki en iyi silahşör olunca,herkes sizinle boy ölçüşmek ister cool cool
Deniz Bey'in paylaştığı linkte motosiklet konusu ile ilgili çarpıcı bilgiler ve detaylı açıklamalar var.
Okursanız, motosiklet kullanımının ne kadar çetin, meşakkatli ve bir o kadar da tehlikeli oldu-
ğunu anlarsınız. Kısacası, on canım olsa birini bile motosiklet üzerine emanet etmem
Hem işin tabiatından, hem de dış koşullar yüzünden çok yıpratıcı bir hobi olduğu anlaşılıyor.
Rüzgar demiş ki:Kırk kat keçe, ben onu geçe, tek kat deri, ben dururum geri! haha
Bu söz ne anlama geliyor, herkes anlamıştır herhalde.Motosikletçi bu tehdide her zaman
maruz kalmakta, keyf edeyim derken romatizma hastası olmak işten bile değil ihihi
Yıllardır görmediğim bir arkadaşımın kardeşiyle karşılaştım, abisini sordum nerelerde ne yapıyor, motorsiklet sevdası devam ediyor mu diye; cevap şu oldu; kötü bir kaza yaptı, bayağı bir kemiği kırıldı bacağı tam iyileşmedi hafiften aksıyor.
Motorsikletteki keyif arabanın kesinlikle on belki yüz katı ama araba da onbin kez daha güvenli.
ahlaksızla birlikte yaşayacağına YİĞİTLE ÖLÜME GİT
İşyerine bir tane şu CBR benzeri motor getirdiler.Daha bürodan inmeye vakit kalmadan hevesli elemanın biri atlayıp gazlamış ve hurdaların içine girmiş.Ayağını zor kurtardık.
Çok zevkli bir şey ama kendini,altındaki makinayı çok iyi bilmen gerekiyor.Hele Diyarbakırda vasıta muamelesi pek görmüyorsa daha sıkıntı.
Ellere yar oldu
2.0 CDTI
Cosmo,sunroof,dvd800+interface,flexride,bej deri
Motosiklet zor iş, hele hiç bilmeden veya scooter, mobilet gibi motorlardan inip ben 600cc lik 1000cc lik motora binicem derseniz sonunuz pek hayırlı olmaz.
Az tecrübe ile 600cc ve üstü 4 silindir motor kullanmak hiç araba kullanmayan birinin race mod da ferrari kullanması ile aynıdır. Üstelik 4 teker de sizi hayatta tutacak hava yazstıkları, çeşitli güvenlik önlemleri ve kaporta 2 teker de maalesef yoktur.
Motor sevdalısı iseniz, öncelikle ve öncelikle muhakkak GİS Akademi, Honda veya Yamaha nın Riding Academy lerinden başlangıç seviyesi eğitimleri alın. Bu sayede vitesli motor kullanma becerinizi sınra bu işe girip girmeme kararını daha makul şekilde verebilirsiniz.
Diyelim ki eğitim aldınız ve hala motor istiyorsunuz. Bu durumda da kullanması kolay ve öğretici, düşük cc li motorları tercih edin.
Tercih kısmında çoğu kişi görünüşünden dolayı SS (supersport) tarzı motorlara yönelir. Bu tür bir ilginiz yoksa genel tabiri ile naked olarak bilinen motorlar daha iyi bir seçenek olacaktır. Bu motorların grenajı aksesuarı vs si olmadığından hem alırken hem de kullanırken maliyetler oldukça düşük olacaktır. Bunlar için de sınırınız max 250cc olsun. Piyasada pek çok marka ve model var ama japon olarak Honda CBF 150, Yamaha YBR 125 tercih edilebilir.
Yok illa güzel görünsün SS'e benzesin derseniz o zaman biraz vakit ayırıp bir motosiklet forumuna yazdığım şu yazı size yardımcı olacaktır.
Gelelim konumuza, yani motora SS le başlama aşkına;
Öncelikle genel geçer kurallara bakalım,
1- Eğer ilk motorunuz olacaksa veya SS tecrübeniz hemen hiç yoksa (Scooter-mobilet vs sayılmaz)aklınızdan 4 silindirli 600-750-1000cc lik makinaları hemen çıkarın. Hatta mümkünse 250cc üstü tüm makinaları çıkarın. Çevrenizde vs 600cc veya daha büyük hacimle motora başlamış, öğrenmiş ve hatta hiç kaza geçirmemiş kişiler olabilir. ama unutmayın ki siz o kişi değilsiniz ve istisnalar kaydeyi bozmaz. Eğer yaşamınıza veya sevdiklerinize değer veriyorsanız büyük hacim işini unutun. Büyük hacimle motor öğrenmek, 600-700hp lik arkadan itişli spor araç ile araba kullanmayı öğrenmek gibidir. Tek fark spor arabada kaza yaptığınızda sizi koruyan takla barları, airbagler ve aracın kaportası motorsiklet de yoktur.
2- Bütçenizin %100 'ünü motora ayırmayın. Mutlaka koruma ekipmanlarına da ciddi bir bütçe ayırın. Bu iş sadece kask ve montla bitmez. Kask ve montun yanında eldiven, dizlik, bot ve pantolon da alın. Montunuzun içinde yoksa sırt-göğüs koruması, dirsek ve omuz korumaları da alın. Kısaca ne kadar çok ve kaliteli koruma = kazada o kadar az zarar görme olasılığı.
3- Korumaları alırken masraftan kaçmayın. Motor nasılsa 250 lik hız mı yapılır diye gidip 50TL lik kask almayın. Aynı şey diğer korumalar için de geçerli olsun. Oldu da kaza yaptınız kaskınız yere çarptı, montunuz yırtıldı vs. Yıpranan tüm parçaları yenisi ile değiştirin.
Gelelim motor seçme konusuna:
İlk aklınıza gelen hangi motoru alsam olacaktır. Bu işi hiç bilmeyen adam için gerçekten de şekil-şemal 1. sıradadır.O nedenle de hemen en büyük veya en hırçın görünen motorlara bakılır, atıyorum hemen bir Hyosung GT 250R beyenilir (ben de öyle olmuştu). Sonra dur bir internete forumlara bakayım safhası başlar ve kafalar daha da karışır. Orada Kawasaki ve Honda nın başlangıç için daha uygun olduğu, Kawasaki nin parçaları nın pahallı olduğu öğrenilir. Hemen KAwa-Honda-Hyo vb karşılaştırmalar yapılır. Sonra bir bakılır ortada bir de 125 lik ama R6 gibi duran Yamaha vardır. Bu sırada sanki işler hiç de karışık değilmiş gibi daha düşük bütçeli seçenekler çeler aklınızı. Yuki'sidir, Megellisi'dir, Calibre, Kuba vs derken işler iyice çıkılmaz bir hal alır. Peki işin içinden nasıl çıkılır ?
Bu karasızlıktan sıyrılıp gerçekten doğru makinayı almak için öncelikle tüm ön yargılarınızı yıkmalısınız veya aşık olduğunuz motorun aslında o motor olmadığını şokunu yaşamaya hazır olmalısınız. İkinci adım ise forumlarda veya arkadaş sohbetlerinde kulaktan dolma şeylere göre karar vermek yerine bunları altyapı olarak kullanıp seçenekleriniz canlı canlı görmeye gidin. Kullanmayı biliyorsanız ve imkan verirlerse test edin.
Benim tecrübem şu şekilde gelişti: (ölçülerimi de vereyim ki karşılaştırabilin: Boy 180cm Kilo 80kg. Bacaklarım gövdemden biraz daha uzun diyebilirm)
1- İlk grüşte Hyo dedim, sonra işin içine Ninja 250R ve CBR 250R girdi.
2- Daha sonra R6 ya benzediği için Yuki 250R, Yamaha YZF 125R
3- En sonunda da bulunduğum ildeki satıcının tavsiyesine göre Megelli 250R.
Kendi görüşlerime göre bu motorları değerlendirecek olursam:
Hyosung GT 250R hem çok sevilen hem de çok nefret edilen bir motor. Görünüşü, şekli-şemali, gidişi, motor sesi vs cidden muhteşem. Kalite konusuna çok değinmeyeceğim Hyo için. Ama şunu söylemek de yarar var 2008 ve sonrası enjeksiyonlu ve limitörlü modelleri tercih edin. 2007 ve öncesi hem çok hırpalanmış hem de meşhur krank kırma olayına daha yatkın oluyorlar. 6bin tL ve altı bütçelere bulduğunuz Hyo lardan koşarak uzaklaşın. Ben şahsen Hyo yu tercih etmedim çünkü motor bana çok kalıplı geldi. Üzerine oturduğumda boyutları yüzünden kendimi " Ben buna nasıl hakim olurum" sorusunu sorarken buldum. Yeni öğrenen veya öğrenecek adamın kafasını tedirginliklere değil motoru kullanmaya vermesi gerek dedim ve Hyo yu eledim. Buna ek olarak oturuş pozisyonu da oldukça yatık.
Megelli 250R: Küçük Ducati diyebilirim. Tasarımı müthiş, hele şasi ile gövde rengi farklı olan bir kombinasyonu tercih ettiyseniz çok ama çok al benili. Sele altından çıkan egzostlar hem şekil hem de sesi çok güzel. Aleminyum şasi olduğundan çok hafif, yine yatarak kullanmak gerek ama hafifliği nedeniyle Hyosung kadar korkutmadı beni. Peki Megelli neden elendi? Hem yurt içi hem yurt dışı forumlarda Megelli hakkında binlerce sorun-şikayet vs görebilirsiniz. Hararet, akü, titreşim, gösterge arızları, kopan hortumlar genel görünen sorunlar. Şimdi de fabrikası kapandı. Ha aşık olup o motoru alırsınız, hatta bu sorunların hiçbirini yaşamayabilirsiniz belki ama satmak da zorlanacağınız kesin. Ayrıca aşkınızın tüm bu sorun olasılıklarından daha üstün olması gerekiyor. Ben şahsen bütçemden artırdığım, zar zor kazanıp biriktirdiğim 10 küsür Bin TL yi bu risklere yatırmam. İkinci eli de 6-8 Bİn TL aralığında. Bana göre bu riskler ve satarken ki değer kaybı için gene fazla. Ama çok sevdim alayım yıllarca binerim, satamazsam da önemli değil diyorsanız alın deneyin.
Yuki 250R: Görüntü Megelli kadar olmasa da güzel. Bir R6 havası var, kafa tasarımı hariç Yamaha YzF R125 in aynısı diyebilirim. Yaklaşık 9 Küsür Bin fiyatı var. Selesi yüksek, yatarak kullanıyorsun, üzerine oturunca korkutmuyor. Ama hava soğutmalı, 125 lik motordan birazcık daha iyi perf en çok kafaya takılanlar. Forumlarda vs Yuki alınmaz diyen çok ama kronik sorun aradığında bulamıyorsun. Yani bir Megelli kadar çok şey gelmiyor karşına.
Şimdi kimse alınmasın bu iş gönül ve bütçe işidir ama Hem Megelli hem Yuki için ilk görüşte oo ne güzel vs diyorsunuz ama gidip bir Japon motoru incelediğinizde olay aydınlanmaya başlıyor. Kullanılan malzeme kalitesi hemen kendini belli ediyor. Düşünün ben bir yıl öncesine kadar sıfır motor bilgisine sahip biriydim. Ona rağmen, grenajlarda, selede, kullanılan metal aksamda kalite farkı hemen kendini belli ediyor. Şimdi bu fark bütçe için göz ardı edilebilir evet ama Yuki olsun Megelli olsun o kadar da ucuz değiller. 10 binli rakamlardan bahsediyoruz burada. 10binli rakamlara gerçekten 2. elde çok daha kaliteli ve sizi üzmeyecek motorlar bulmak mümkün. Ha bu motorlar 5-6bin abndında olurlar o zaman tama aga derim. Gerçekten bu fiyata uygun şeyler sunuyor bana. ama bir ton soru işaretine ve daha sonra satarken karşılaşacağım zorluğa rağmen büyük meblalar vermek bana ters.
Ninja 250R: Tek far CBR 250 ye göre daha yakışıklı duruyor, sanki biraz daha kalıplı. Yeşil rengi seven var sevmeyen var, siyah hastası çok ama ben sevmiyorum, beyazı ise tam benlik ama piyasada çok nadir. 2 silidir olmasıyla güzel bir perf sunuyor, yani 250 lik ten sıkılma süresi biraz daha uzar bu motorla. Ayrıca egzost takınca sesi de oldukça tatminkar oluyor. Motogp tarzı egzotlar ile Subaru nun boxer motoruna benzer bir ses veriyor. Oturuş pozisyonu olarak da rahat. Dik sayılabilecek bir durumda oturuyorsunuz. Benim için tek düş kırıklığı göstergelerin analog olması. Hadi bi tanesi analoh bi tanesi dijital olaydı gene iyiydi ama full analog bana güzel gelmedi. bunun dışında parça sıkıntısı ile hem parça hem de servis fiyatlarından yakınılıyor. Ayrıca artık eskidi, Ninja 300 geldi. ama buna rağmen sanki parça ve servis olayı 2. el fiyatına da yansımış. tüm satıcılar "ulen o kadar servise para bayıldık ben bu motoru 12bin den aşaa satmam hacı" dercesine fiyatlarla koyuyor motorları ilanlara.
Yamaha YZF R125: Madem Yuki alamıoz Yamaha alalım dedik Japonlar arasında en çok merak ettiğim motor buydu aslında. Çünkü ince olmasına rağmen ok gibi çok güzel görünüyordu. 125 lik olduğu çin hacim olarak başlangıca daha uygun gibiydi. Üstelik Youtube da bu makinayı kullanan minyon mu minyon bayanlar bile vardı. Yabancı forumlarda mükemmel bir SS başlangıcı olarak tartışılıyordu. Ama gel gör ki motoru canlı görünce tüm hayallerim yıkıldı. Öncelikle sele oldukça yüksek geldi. Neredeyse parmak uçlarında duruyordum. Ek olarak yatarak kullanma olayı YZF de bayaa bir var. Birisi sanki gidonu ön tekere kadar indirmek istemiş . evet cidden bir SS oturuşu ama hiç motor kullanmamış birisi için bana göre güzel bir pozisyon değil. Çünkü motora yattığımda fark ettim ki çevreyle ve dolayısıyla trafikle ilişkin kesiliyor. Sadece önüne konsantre olabiliyorsun ki bu her boş delikten birşeyin önünüze çıktığı ülkemiz trafiği için hiç uygun gelmedi bana. Hani motor sanki "al beni git piste tüm gün gazlayalım" diyor. Ama ne benim yaşadığım şehir de pist var ne de 125 lik motorda pistin hakkını verecek ciğer. Hadi ciğer oldu diyelim ama ben de o tecrübe yok daha Bunun yanında diğer ir hayal kırıklığı ise motorun kalitesindeydi. Özellikle Kawa ve CBR dan sonra sanki birşeyler eksikmiş gibi geldi. Grenajlar olsun, kullanılan metaller olsun sanki bir tık gerideydi. AEA!a çok katılmasam da YZF için yaptığı tespit gerçekten çok doğru imiş "Şöyle bir kız düşünün, hatun çok güzel ama kafa boş" cidden YZF bu tarz olmuş.
CBR 250: Gelelim Honda'ya. Forumlarda vs baktığımda yeni başlayanların ilacı gibi yansıtılan bu motor özellikle tek farlı bir önceki kasası nedeni ile benim tercihlerimin en sonuncusu idi. Açtığım başlıkların birinde bir arkadaş "Herşeyin görüntüden ibaret olduğunu sanma" demişti. Ben de bindiğim motorun görünümünü sevmediğim sürece ne anladım o motordan diye düşünmüştüm. Tek farlı görüntüye zaman için de alışsam da bir türlü tam ısınamıyordum. Derken 2 farlı CBR çıktı. Orada burada resimlerini gördüm, ve resimlerdeki görüntü RR kafalı 2006 model CBR 125 ler gibi gelmişti bana. Hiç beğenmemiştim, sanki kafa fireblade ama gövde incecik berbat tasarım ve yüksek fiyat demiştim kiiiii canlı canlı görene kadar. Öncelikle Tek far ile çift farlı kasalar arasında görünüm olarak çok fark var. Çift farlı kasa daha güzel, sanki daha iri ve bir tık daha kaliteli. Üzer,ne oturmadan dedim ki aga bu motor büyük tıpkı Hyo gibi hissedicem üstünde. Ama oturunca gördüm ki korkulacak bir durum yok. Neredeyse dik oturuyorum, rahatım ve görüş açım çok geniş. Sele alçak. Ayaklarım yere tam basıyor. Ayak pedleri vites vs sanki herşey beni anatomime göre yapılmış. Depoyu dizlerle kavrayıp hareket ettirmek kolay. Grenajlar ve metal işçilikleri, malzemeleri karşılaştırdığım motorlar arasında en iyisi diyebilirim. Renk olayı görecelidir ama bence en kalıplısı ve güzeli repsol. Siyah motor zaten sevmiyorum, tri-color da güzel ama bana göre sade ve artık çok fazla tri-color var piyasada, kırmızı da fena bir renk değil ama sanki motoru kalitesiz göstermiş. Kısaca ben diğer tecihlere de saygı göstererek Repsol diyorum.
Bu karşılaştırmada sonuç olarak en sevmediğim hatta bana gereksiz pahallı gelen CBR 250 ye aşık olarak çıktım. en iyi pazarlığım ile motoru plaka-ruhsat vs dahil 13bine bıraktılar. 200tl de sandıkta Çanakkale ye transferi için istediler. Kıyıda köşede birikmiş param olsa inan 1 dk durmadan alırdım.
Yorum