“Galat-ı meşhur, lugat-ı fasih hükmündedir.” şeklinde , Osmanlıca bir deyim var.
Özellikle genç neslin anlamakta zorluk çekeceklerini düşündüğüm için birkaç satır
açıklama yapayım:
Galat-ı meşhur ; dilde yaygın olarak yanlış kullanıldığı halde; yanlışlığı önemsen-
meden kullanılmaya devam edilen söz,deyim ya da terim anlamına gelmektedir.Yaygın yanlış.
Deyimin devamındaki “lugat-ı fasih” ise “doğru söz” demektir. Deyim bu hali ile “dilde yaygın
olarak yapılan bu yanlışları düzeltmek yerine, doğru kabul etmek gerekir” ana fikrini savunmaktadır.
Türk Dili’ne sevdalı; onun gelişip serpilmesi, bir sanat edebiyat, bilim dili haline gelmesi
İçin elinden geleni yapan biri olarak bu “ hatalı kabul” ü asla benimsemedim. Çünkü;dilin
gelişmesi, onun doğru kullanılması ile mümkündür. Aksi halde; bir matematik işlemi gibi
şaşmaz mantığı, bu mantıktan doğma değişmez kuralları olan güzel dilimiz, bir kaos orta
mında, keyfilik, anarşi ve yozlaşmaya terk edilmiş olunur.
Türk Ulusu’nun en değerli ortak paydalarından biri olan “Ses Bayrağı” mızı yüksekte
tutmak, Türk Ulusu’nu yüksekte tutmakla aynı anlama gelmektedir.
İşte bu temel düşünceden yola çıkarak, dilimizin doğru kullanılmasına yeterli özeni gös-
termeyen arkadaşlarımın yazılarına eleştiriler yapıyorum. Yapmaya da devam edeceğim.
Bu konuda bana hiç kimse darılmasın, gücenmesin…
Şimdi “galat-ı meşhur” deyimlerimizin bir kısmına birlikte göz atalım mı?
Türk geleneksel anlayışı içerisinde çok önemli bir yer tutan “Kutlu” varlıklarımız
"başımızın tacı" sevgili annelerimizin, bizler için katlandıkları fedakarlıkları,emekleri,
sevgileri takdir etmek için kullandığımız bir deyim var.
"Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz."
Büyük bir saygı ve sevgi içerdiği peşin hükmü ile hiç irdelenmeden kullandığımız bu deyimin
orijinali "Ane gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz." şeklindedir ve bizim anlatmak istediği-
mizden bambaşka bir şey anlatmaktadır.Şöyle ki: Ane, Bağdat yakınlarındaki derin bir uçurumun
adıdır. Bu bilgi, deyimde anlatılan şeyin ne olduğunu da açıkça ortaya koyar.
Ben; sevgili anneme minnet tezahürü olarak bu deyim yerine "Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar"
deyimini kullanırım...
Türkçemizde bunun gibi yaygın biçimde yanlış kullanılan başka deyimler de var.
Hemen aklıma gelen birkaçını daha paylaşmak isterim.
İnce eleyip sık dokumak:
Sık dokumak açıktır, anlarız, ama ince elemek ne demektir?
Dikkat edilirse elemek eylemi ile dokumak eylemi arasında bir anlam bağlantısı da yoktur.
Deyimin doğrusu "İnce eğirip sık dokumak" şeklindedir.
Su küçüğün,söz büyüğün:
Su ile söz arasında anlam bağı yoktur.
Atasözünün doğru biçimi "Sus küçüğün,söz büyüğün." şeklindedir.
Ateş olsa cürümü kadar yer yakar:
Cürüm Arapça bir söz olup “suç,kabahat” anlamlarına gelir.
Deyim içinde geçen aslında “cirim” sözüdür. Arapça “hacim, kaplanılan alan vs” gibi anlamlara gelir.
Deyimin doğru biçimiteş olsa cirmi (hacmi,büyüklüğü) kadar yer yakar!
“İkileme” türünden bir örnek: Kelli felli
Bu ikilemenin orijinal hali “Kerli ferli” dir.
Arapça “ker” kuvvet, kudret anlamlarına gelir. Yine Arapça “fer” ise güç,erk, iktidar vb
anlamlarına kullanılan bir söz.
Bu Arapça deyimi hiç kullanmamak daha doğru. Onun yerine “güçlü kuvvetli” desek kıyamet mi kopar?
Bir örnek de “zarf” türünden: “eninde sonunda.”
Burada “en” sözü ile “son” sözü arasında anlam bağı yok. Zarfın doğru kullanımı "önünde sonunda" olmalıdır.
Kuşkusuz örnekler bu kadar değildir. Arkadaşlarımız bildiklerini paylaşırlarsa çok sevinirim.
Doğru kullanılan bir TÜRKÇE ile yanlış anlatmalara son verilecek güzel günlere…
Sağlıcakla kalınız...
20.11.2012
Şaman TÜRKSOY
Özellikle genç neslin anlamakta zorluk çekeceklerini düşündüğüm için birkaç satır
açıklama yapayım:
Galat-ı meşhur ; dilde yaygın olarak yanlış kullanıldığı halde; yanlışlığı önemsen-
meden kullanılmaya devam edilen söz,deyim ya da terim anlamına gelmektedir.Yaygın yanlış.
Deyimin devamındaki “lugat-ı fasih” ise “doğru söz” demektir. Deyim bu hali ile “dilde yaygın
olarak yapılan bu yanlışları düzeltmek yerine, doğru kabul etmek gerekir” ana fikrini savunmaktadır.
Türk Dili’ne sevdalı; onun gelişip serpilmesi, bir sanat edebiyat, bilim dili haline gelmesi
İçin elinden geleni yapan biri olarak bu “ hatalı kabul” ü asla benimsemedim. Çünkü;dilin
gelişmesi, onun doğru kullanılması ile mümkündür. Aksi halde; bir matematik işlemi gibi
şaşmaz mantığı, bu mantıktan doğma değişmez kuralları olan güzel dilimiz, bir kaos orta
mında, keyfilik, anarşi ve yozlaşmaya terk edilmiş olunur.
Türk Ulusu’nun en değerli ortak paydalarından biri olan “Ses Bayrağı” mızı yüksekte
tutmak, Türk Ulusu’nu yüksekte tutmakla aynı anlama gelmektedir.
İşte bu temel düşünceden yola çıkarak, dilimizin doğru kullanılmasına yeterli özeni gös-
termeyen arkadaşlarımın yazılarına eleştiriler yapıyorum. Yapmaya da devam edeceğim.
Bu konuda bana hiç kimse darılmasın, gücenmesin…
Şimdi “galat-ı meşhur” deyimlerimizin bir kısmına birlikte göz atalım mı?
Türk geleneksel anlayışı içerisinde çok önemli bir yer tutan “Kutlu” varlıklarımız
"başımızın tacı" sevgili annelerimizin, bizler için katlandıkları fedakarlıkları,emekleri,
sevgileri takdir etmek için kullandığımız bir deyim var.
"Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz."
Büyük bir saygı ve sevgi içerdiği peşin hükmü ile hiç irdelenmeden kullandığımız bu deyimin
orijinali "Ane gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz." şeklindedir ve bizim anlatmak istediği-
mizden bambaşka bir şey anlatmaktadır.Şöyle ki: Ane, Bağdat yakınlarındaki derin bir uçurumun
adıdır. Bu bilgi, deyimde anlatılan şeyin ne olduğunu da açıkça ortaya koyar.
Ben; sevgili anneme minnet tezahürü olarak bu deyim yerine "Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar"
deyimini kullanırım...
Türkçemizde bunun gibi yaygın biçimde yanlış kullanılan başka deyimler de var.
Hemen aklıma gelen birkaçını daha paylaşmak isterim.
İnce eleyip sık dokumak:
Sık dokumak açıktır, anlarız, ama ince elemek ne demektir?
Dikkat edilirse elemek eylemi ile dokumak eylemi arasında bir anlam bağlantısı da yoktur.
Deyimin doğrusu "İnce eğirip sık dokumak" şeklindedir.
Su küçüğün,söz büyüğün:
Su ile söz arasında anlam bağı yoktur.
Atasözünün doğru biçimi "Sus küçüğün,söz büyüğün." şeklindedir.
Ateş olsa cürümü kadar yer yakar:
Cürüm Arapça bir söz olup “suç,kabahat” anlamlarına gelir.
Deyim içinde geçen aslında “cirim” sözüdür. Arapça “hacim, kaplanılan alan vs” gibi anlamlara gelir.
Deyimin doğru biçimiteş olsa cirmi (hacmi,büyüklüğü) kadar yer yakar!
“İkileme” türünden bir örnek: Kelli felli
Bu ikilemenin orijinal hali “Kerli ferli” dir.
Arapça “ker” kuvvet, kudret anlamlarına gelir. Yine Arapça “fer” ise güç,erk, iktidar vb
anlamlarına kullanılan bir söz.
Bu Arapça deyimi hiç kullanmamak daha doğru. Onun yerine “güçlü kuvvetli” desek kıyamet mi kopar?
Bir örnek de “zarf” türünden: “eninde sonunda.”
Burada “en” sözü ile “son” sözü arasında anlam bağı yok. Zarfın doğru kullanımı "önünde sonunda" olmalıdır.
Kuşkusuz örnekler bu kadar değildir. Arkadaşlarımız bildiklerini paylaşırlarsa çok sevinirim.
Doğru kullanılan bir TÜRKÇE ile yanlış anlatmalara son verilecek güzel günlere…
Sağlıcakla kalınız...
20.11.2012
Şaman TÜRKSOY
Yorum