Ynt: SAHURU BEKLEYENLERİN BULUŞMA NOKTASI
~Allah c.c dualarımızı ibadetlerimiz kabul eder inşaallah~
Bunu da bi ara ekşi de görmiştüm
~Allah c.c dualarımızı ibadetlerimiz kabul eder inşaallah~
Sual: Bazı imamlar tadil-i erkâna riayet etmeyerek teravihi hızlı kıldırıyor. Böyle kıldırmaları sahih oluyor mu?
CEVAP
Hanefi’de tadil-i erkân vaciptir. Vaciplerinden biri kasten terk edilerek kılınan namazı tekrar kılmak vaciptir. Unutularak vacib terk edilirse, secde-i sehv gerekir. Tadil-i erkân Şafii’deyse farzdır. Farz terk edilince namaz hiç sahih olmaz. Teravih de olsa, sahih olmayacak kadar hızlı kılmak caiz olmaz.
CEVAP
Hanefi’de tadil-i erkân vaciptir. Vaciplerinden biri kasten terk edilerek kılınan namazı tekrar kılmak vaciptir. Unutularak vacib terk edilirse, secde-i sehv gerekir. Tadil-i erkân Şafii’deyse farzdır. Farz terk edilince namaz hiç sahih olmaz. Teravih de olsa, sahih olmayacak kadar hızlı kılmak caiz olmaz.
geçen yıl başıma denk gelmiş ve bugün okudugum bir tweet sonrası yazma gereği duyduğum olay.
önceden kararlaştırdığımız şekilde arkadaşlarımla buluştum ve fena sayılmacak bir restorantta gayet sağlıksız bir şekilde iftarımı yaptım. oradan ayrıldıktan sonra eve dogru yola koyuldum ve durakta otobüsü beklemeye başladım. ancak bir türlü gelmek bilmeyen otobüs nedeniyle teravihi civardaki bir camide kılayım dedim. yolda tek bir hedefe dogru yürümekte olan yaşlı amcaları ve teyzeleri takibe alarak camiyi buldum. yalnız burada gözümden kaçmayan birşey vardı. normalde gittiğim teravihlerde çocuk sayısı çok fazla olurdu. ancak burada, caminin bahçesinde, o kadar azdı ki arada zor seçiliyordu. tabi o an buna bir anlam veremedim. şadırvandan abdest alıp yukarı çıktım. caminin içi henüz dolmamıştı, ön saflardan birinde yerimi aldım. vakit girene kadar caminin içinde beklemeye başladım. neyse daha sonra vakit girdi, hoca efendi geldi ve kendisinin öncülüğünde teravihe başladık. biz üstümüze düşenleri içimizden okuduk. hoca efendi de fatihayı okudu. buraya kadar herşey güzel gidiyordu. ancak daha sonra hiç duymadığım bir sureye başladı. okudukça okuyor bitmek bilmiyordu. o sıra ''acaba orası burası mı?'' şeklinde aklımda bir soru belirdi. hayır değildir tabiki deyip, ikinci rekata kalktık. bu defa hoca efendinin ihlas, kevser gibi bir nefeste okunabilecek bir sure ile durumu eşitleyeceğini beklerken yine daha önce hiç duymadığım ayetlerle devam ettik. bu da bir öncekinde oldugu gibi bitmek bilmiyordu. işte o an anladım ki hatimli teravih namazı kılınan camiye denk gelmiştim. daha 18 rekat ve sonrasında bir yatsı namazı beni bekliyordu. ancak ben mahallenin camisindeki 45 saniyede bir rekatı bitiren hocamızın stiline alışmıştım ve bunun gibi uzun bir namaza biyolojik, psikolojik hatta sosyolojik açıdan hazır değildim. bu korkunç senaryoyu aklımdan geçirirken namaz arasında oradan kaçmayı düşündüm ancak camiden kolayca ayrılamayacağımı farkettim. etrafım hacı amcalar tarafımdan çevriliydi. çıkış kapısı civarı ise yaşlı teyzeler tarafından tutulmuştu. ön saflarda oldugumdan çıkışa kadar yaklaşık 50 metre yürürken aşağılayıcı bakışlara maruz kalacaktım. o nedenle bu fikrimden çabuk caydım.
namaz esnasında aralarda oturarak salavat getirmek bir ödül halini almıştı. o anlarda bir sonraki rekat için enerji depoluyordum. ancak teravihin son rekatlarına doğru iyice elden ayaktan kesilmiştim. uzatmaları oynuyordum adeta. son rekat bittiğinde bir ''çok şükür'' çekmişim ki yanımdaki amcalar dönüp bana baktılar. bakışlarında ''lan yaşından utan bari, biz 40 rekat daha böyle kılsak yine yorulmayız'' mesajı vardı. sonrasında cemaat yatsı namazının ilk sünneti için ayağa kalkmaya başladı. ben de buna niyetlendim ancak bacaklarım bana karşı geliyordu. ikinci denememde biraz doğrulup göt üstü yere düştükten sonra üçüncüsünde iyi bir manevra ile ayağa kalktım. neyse, yatsıyı da sağ salim bitirdikten sonra 2 rekat şükür namazı kılmanın anlamlı olacagını düşündüm ancak takatim kalmadıgı için bunu eve bıraktım.
namaz bitti ve camiden çıktım. zor bir görevi başarı ile yerine getirmenin gururu bunun yanında da saatlerce ayakta durmanın verdiği yorgunluk vardı. o saatte otobüs seferi olmadıgından kuzenime dogru yol aldım. bacaklarım, onlara fazla yüklenmemi ve yorgunlugumu fırsat bilerek bağımsızlıgını ilan etmişti. kendimi onlara teslim ettim. neyseki kendilerine onca çile çektirmeme ragmen beni dogru adrese ulaştırdı emektar dostlarım.
eve ulaştıktan sonra sahur için hazırlık yaptık. evet, vakit o kadar geç olmuştu. o andan itibaren bir daha içeriğini bilmediğim namazlar kılmamaya, konseptini bilmediğim camilere girmemeye özen gösteriyorum.
önceden kararlaştırdığımız şekilde arkadaşlarımla buluştum ve fena sayılmacak bir restorantta gayet sağlıksız bir şekilde iftarımı yaptım. oradan ayrıldıktan sonra eve dogru yola koyuldum ve durakta otobüsü beklemeye başladım. ancak bir türlü gelmek bilmeyen otobüs nedeniyle teravihi civardaki bir camide kılayım dedim. yolda tek bir hedefe dogru yürümekte olan yaşlı amcaları ve teyzeleri takibe alarak camiyi buldum. yalnız burada gözümden kaçmayan birşey vardı. normalde gittiğim teravihlerde çocuk sayısı çok fazla olurdu. ancak burada, caminin bahçesinde, o kadar azdı ki arada zor seçiliyordu. tabi o an buna bir anlam veremedim. şadırvandan abdest alıp yukarı çıktım. caminin içi henüz dolmamıştı, ön saflardan birinde yerimi aldım. vakit girene kadar caminin içinde beklemeye başladım. neyse daha sonra vakit girdi, hoca efendi geldi ve kendisinin öncülüğünde teravihe başladık. biz üstümüze düşenleri içimizden okuduk. hoca efendi de fatihayı okudu. buraya kadar herşey güzel gidiyordu. ancak daha sonra hiç duymadığım bir sureye başladı. okudukça okuyor bitmek bilmiyordu. o sıra ''acaba orası burası mı?'' şeklinde aklımda bir soru belirdi. hayır değildir tabiki deyip, ikinci rekata kalktık. bu defa hoca efendinin ihlas, kevser gibi bir nefeste okunabilecek bir sure ile durumu eşitleyeceğini beklerken yine daha önce hiç duymadığım ayetlerle devam ettik. bu da bir öncekinde oldugu gibi bitmek bilmiyordu. işte o an anladım ki hatimli teravih namazı kılınan camiye denk gelmiştim. daha 18 rekat ve sonrasında bir yatsı namazı beni bekliyordu. ancak ben mahallenin camisindeki 45 saniyede bir rekatı bitiren hocamızın stiline alışmıştım ve bunun gibi uzun bir namaza biyolojik, psikolojik hatta sosyolojik açıdan hazır değildim. bu korkunç senaryoyu aklımdan geçirirken namaz arasında oradan kaçmayı düşündüm ancak camiden kolayca ayrılamayacağımı farkettim. etrafım hacı amcalar tarafımdan çevriliydi. çıkış kapısı civarı ise yaşlı teyzeler tarafından tutulmuştu. ön saflarda oldugumdan çıkışa kadar yaklaşık 50 metre yürürken aşağılayıcı bakışlara maruz kalacaktım. o nedenle bu fikrimden çabuk caydım.
namaz esnasında aralarda oturarak salavat getirmek bir ödül halini almıştı. o anlarda bir sonraki rekat için enerji depoluyordum. ancak teravihin son rekatlarına doğru iyice elden ayaktan kesilmiştim. uzatmaları oynuyordum adeta. son rekat bittiğinde bir ''çok şükür'' çekmişim ki yanımdaki amcalar dönüp bana baktılar. bakışlarında ''lan yaşından utan bari, biz 40 rekat daha böyle kılsak yine yorulmayız'' mesajı vardı. sonrasında cemaat yatsı namazının ilk sünneti için ayağa kalkmaya başladı. ben de buna niyetlendim ancak bacaklarım bana karşı geliyordu. ikinci denememde biraz doğrulup göt üstü yere düştükten sonra üçüncüsünde iyi bir manevra ile ayağa kalktım. neyse, yatsıyı da sağ salim bitirdikten sonra 2 rekat şükür namazı kılmanın anlamlı olacagını düşündüm ancak takatim kalmadıgı için bunu eve bıraktım.
namaz bitti ve camiden çıktım. zor bir görevi başarı ile yerine getirmenin gururu bunun yanında da saatlerce ayakta durmanın verdiği yorgunluk vardı. o saatte otobüs seferi olmadıgından kuzenime dogru yol aldım. bacaklarım, onlara fazla yüklenmemi ve yorgunlugumu fırsat bilerek bağımsızlıgını ilan etmişti. kendimi onlara teslim ettim. neyseki kendilerine onca çile çektirmeme ragmen beni dogru adrese ulaştırdı emektar dostlarım.
eve ulaştıktan sonra sahur için hazırlık yaptık. evet, vakit o kadar geç olmuştu. o andan itibaren bir daha içeriğini bilmediğim namazlar kılmamaya, konseptini bilmediğim camilere girmemeye özen gösteriyorum.
Yorum