Boğaziçi’nde ,Büyükdere’nin mehtabı anılmıştır. Bir gece onu doya doya görmeğe gitdimdi.Vakit geç idi.
Denizde de rıhtımda da gezen kalmamıştı. Meydan mehtabındı .Bir kenarda durdum;onu seyrettim.
Aydınlığı öylesine idi ki bir küçük deftere notlarımı yazabiliyordum ve yazdıklarımı seçebiliyordum.
Şimdi de gene o defteri açıyorum.Demişim ki:
"... Boğaziçi’nin mehtaplı gecelerde , içinden bir an bile aydınlığı eksik olmayan nadir yerlerinden biri,
belki de en belli başlısı Büyükdere Koyu’dur. Yuşa (Tepesi) üstünden ,ya da bir Kenarından akşamüzeri ,
doğduğu andan ,Büyükdere sırtlarında battığı zamana kadar ,ayın ışığı ,o koyun şu veya bu yanından
hiç eksik olmaz. Onun gösterdiği kara manzarası, mütevazin yükseklikdeki tepelerle çevrilmiş bir göl
manzarasıdır ki şimal tarafı (kuzey) çıplak, yalçın, cenup (güney) tarafı mutedil ve daha az dalgalı;
Beykoz burnunda Umur yerinin ışıkları; dipte Paşabahçe ışıkları;bu yanda Tarabya ,Kireçburnu ve
Büyükdere ışıkları. Burada ışıkların –daha aşağılarda olduğu gibi- suda akisleri yok veya daha az….
Yalnız mehtabın gümüş aydınlığı koyda geziniyor ve buruşuk bir suyun üstünde… Boğaz’ın bu en geniş
koyunda mehtap, orta Boğaz’da Kanlıca körfezinin cilvelendirdiği o kuytu ve yayvan mehtaba benzemiyor;
Marmara açığı mehtaplarına benziyor, kamaştırıcı bir enginlik…
Bu gümüş su , titrek…Meraklı:Rıhtım kenarlarını küçücük şıpırtılar ve son derece şen yakamozlarla
adeta köpürterek ayak ucuma kadar sıçrıyor.Sanki yazdığıma bakacak ve parıltısını dökecek.
Meltem:Ilık bir kol gibi boynuma dolanan meltem de tatlı bir laubalilikle defterin yaprağını kurcalamaya çalışıyor…
Önümde deniz, biteviye(hiç durmadan) gümüşün üstünde beni batmadan, usanmadan yürütebilecekmiş gibi
imrendirici ve aldatıcı…Öte ucunda, göğün uçuk mavisine yaslanmış koyu lacivert sahili,bir sıla yalgını (serap)
gibi gösteriyor;gene aynı aydınlığın, bu yakada sessiz,ışıksız,örtük, uçuk boyalı sıra yalılar ardında yükselen
yamaçlardaki korularda gösterdiği ağaç harikaları,anlatılmaz,yayvan fıstık çamı, surların yanında yükselen servi…"
Boğaziçi 'Yakından'
Ruşen Eşref Ünaydın
İstanbul-1938
Çituri Biraderler Basım Evi
Denizde de rıhtımda da gezen kalmamıştı. Meydan mehtabındı .Bir kenarda durdum;onu seyrettim.
Aydınlığı öylesine idi ki bir küçük deftere notlarımı yazabiliyordum ve yazdıklarımı seçebiliyordum.
Şimdi de gene o defteri açıyorum.Demişim ki:
"... Boğaziçi’nin mehtaplı gecelerde , içinden bir an bile aydınlığı eksik olmayan nadir yerlerinden biri,
belki de en belli başlısı Büyükdere Koyu’dur. Yuşa (Tepesi) üstünden ,ya da bir Kenarından akşamüzeri ,
doğduğu andan ,Büyükdere sırtlarında battığı zamana kadar ,ayın ışığı ,o koyun şu veya bu yanından
hiç eksik olmaz. Onun gösterdiği kara manzarası, mütevazin yükseklikdeki tepelerle çevrilmiş bir göl
manzarasıdır ki şimal tarafı (kuzey) çıplak, yalçın, cenup (güney) tarafı mutedil ve daha az dalgalı;
Beykoz burnunda Umur yerinin ışıkları; dipte Paşabahçe ışıkları;bu yanda Tarabya ,Kireçburnu ve
Büyükdere ışıkları. Burada ışıkların –daha aşağılarda olduğu gibi- suda akisleri yok veya daha az….
Yalnız mehtabın gümüş aydınlığı koyda geziniyor ve buruşuk bir suyun üstünde… Boğaz’ın bu en geniş
koyunda mehtap, orta Boğaz’da Kanlıca körfezinin cilvelendirdiği o kuytu ve yayvan mehtaba benzemiyor;
Marmara açığı mehtaplarına benziyor, kamaştırıcı bir enginlik…
Bu gümüş su , titrek…Meraklı:Rıhtım kenarlarını küçücük şıpırtılar ve son derece şen yakamozlarla
adeta köpürterek ayak ucuma kadar sıçrıyor.Sanki yazdığıma bakacak ve parıltısını dökecek.
Meltem:Ilık bir kol gibi boynuma dolanan meltem de tatlı bir laubalilikle defterin yaprağını kurcalamaya çalışıyor…
Önümde deniz, biteviye(hiç durmadan) gümüşün üstünde beni batmadan, usanmadan yürütebilecekmiş gibi
imrendirici ve aldatıcı…Öte ucunda, göğün uçuk mavisine yaslanmış koyu lacivert sahili,bir sıla yalgını (serap)
gibi gösteriyor;gene aynı aydınlığın, bu yakada sessiz,ışıksız,örtük, uçuk boyalı sıra yalılar ardında yükselen
yamaçlardaki korularda gösterdiği ağaç harikaları,anlatılmaz,yayvan fıstık çamı, surların yanında yükselen servi…"
Boğaziçi 'Yakından'
Ruşen Eşref Ünaydın
İstanbul-1938
Çituri Biraderler Basım Evi