Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Unutamadığınız Kitap(lar)...

Collapse
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
new posts

  • #31
    Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

    Orjinal yazı sahibi: Şaman TÜRKSOY
    “Şu Çılgın Türkler”

    HASAN BEŞ KURUŞ

    İnönü’nde yedi gün yedi gece süren çarpışmalar sonunda (başkomutanlarının gözü önünde) bozguna
    uğrayan Yunan Kuvvetleri, panik içinde Mezit Yaylası-İnegöl hattını kullanarak Bursa’ya çekilmeye çalışıyorlardı.
    Üzengisi ipten, kılıcı tahtadan Türk Süvarileri ise onları kovalıyorlar, yakaladıklarını tepeliyorlardı.

    Zafer haberi İstanbul’a “gökten bir müjde” gibi indi. Halkı; “Zito, zito Venizelos” naraları ile manevi
    baskıya maruz kalmış işgal altındaki şehir, bir kabustan uyanır gibi doğruldu, silkindi ve hızla aslına
    dönerek olanca gücüyle Milli Mücadeleye destek verdi.Her gün güneş batar batmaz karanlığa gömülen
    bezgin İstanbul o gün ışıl ışıldı.Minareler sevinçten titreşen binlerce kandilin ışığı ile her yanı aydınlatmakta; işgal
    altında onuru incinmiş İstanbul Halkı, zaferi sessiz ama görkemli bir biçimde kutlamaktaydı.

    Bu sıralarda; İkdam Gazetesi’ndeki bir odada, yarınki baskı için makale hazırlamakta olan Yakup Kadri Bey’e
    bir haber ulaştı. Kızılay ikinci başkanı Anadolu Savaşçıları için “para yardımı” çağrısı yapmakta; bu çağrının
    gazetelerle İstanbul Halkı’na duyurulmasını istemekteydi. Sabah, İkdam dahil bütün gazetelerin birinci
    sayfası bu duyuruya ayrılmıştı.

    Yardım çağrısını gazetelerden öğrenen İstanbullular, işgal kuvvetlerine aldırış etmeden akın akın gazetelere
    doluştular. İleri Gazetesi’nin idarehanesinde, henüz afyonu patlamadığı için huysuzlanan bir memur, önündeki
    deftere bağış yapanların adını ve bağış miktarlarını yazmaktadır.

    “Kahveci Asım,100 kuruş”
    “Hallaç Ali, 50 kuruş”
    “Eskici Adem,75 kuruş”
    “Terlikçi Yusuf,200 kuruş”

    Sırada küçük, cılız bir oğlan vardı. Onu bir önceki bağışçının çocuğu sanan huysuz memur, yürüyüp arkadakilere
    yol vermesi için işaret etti. Ama çocuk büyük bir ciddiyetle servetini masanın üzerine bıraktı: “Hasan,5 kuruş”

    Suratsız idare memurunun gözleri doldu, ağladığını gizlemek için kocaman mendilinin arkasına saklanarak burnunu siler gibi yaptı...

    Aynı saatlerde; Halide Edip Ankara Öğretmen Okulu’nun konferans salonunda, Ankaralı hanımlara sesleniyordu:

    “Hanımefendiler: Tarih Türk’ü ateşle imtihan ediyor.Bu imtihandan başarı ile çıkmamız için erkeklerimizin cesareti yetmez.
    Biz kadınlar da bu ateşe yüzümüzü dönmeli, ellerimizi uzatmalıyız. Ordumuzun hepimize ihtiyacı var.”

    Kadınlar dikkatle onu dinliyorlardı...

    “Uçakların gövdeleri ve kanatları,özel keten bir kumaşla kaplanırmış.Bulunamadığı için bizimkiler kaput bezi ile kaplıyor.
    Özel yapıştırıcı olmadığı için kaput bezini nal mıhı ve zamkla tutturuyorlar.Sonra da gözlerini kırpmadan bu uçaklara
    binip uçuyorlar.Sizleri,milletinin şeref ve namusunu canla başla korumaya çalışan bu yoksul orduya yardım etmeye çağırıyorum!..”

    Halide Edip konuşmasını bitirdiğinde salon bir ölüm sessizliğine büründü. Bu kısa sessizlikten sonra; kadınlar hiç
    konuşmadan yerlerinden kalkarak masanın önünde sıraya girdiler; çıplak masanın üstü bir anda parayla doldu.
    Yanlarında para olmayanlar yüzüklerini, bileziklerini bırakıyorlardı.
    Kadınlar arasında geçimini çamaşırcılık yaparak sağlamaya çalışan bir ninecik vardı.
    Gözleri görmediği için birisinin yardımı ile Halide Edip’e ulaşmaya çalışıyordu, sonunda buldu. Ölümlük olarak ayırdığı
    bir liracığı derisi çatlamış avucunun içinde duruyordu.
    Parayı Halide Hanım’a verdi. Halide Edip: “Ah anacığım, bir kere daha inandım ki kurtulacağız.”diyerek, ağlamakta olan nineyi bağrına bastı...

    Kurtuluş Savaşı; çoluk çocuk, erkek kadın bu özkey (fedakar) insanlar sayesinde kazanıldı.

    Yüce Atatürk’ün bir Cumhuriyet ile taçlandırarak gençliğimize emanet ettiği bu kazanımı kurda kuşa yem etmeyeceğiz.
    Gök girsin,Kızıl çıksın!..

    29.10.2006

    Şaman TÜRKSOY
    Bu kazanımların asıl sahipleri olan Aziz milletimiz kurtuluş savaşında kalbindeki imandan başka bir şeyi olmadan, inayeti ilahiye ile kazandığı bu zafer ve sonucunda elde ettiği devleti üç beş çapulcuya devretmeyecek ve Rabb'imin inayeti ile imanı muhafaza ederek vatan topraklarında ezan sesini dindirmeyecektir...
    MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

    Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

    Yorum


    • #32
      Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

      Ben de bir cumhuriyet çocuğuyum...Soy adım yedi erler..Bu soy ismim Çanakkale Savaşı'nda dedemin babalarının(7 kardeşin yedisinin birden) şehit olmasından geliyor...Hatta en büyüklerinin ismi İsmail imiş ve bu olaydan sonra şehit oldukları tepeye İsmail Tepe adı konmuş...Ondan önce de Kırım Hanlığında imiş babamın tarafı...Annemin tarafı ise zamanında Karaman'dan balkanlara iskan politikasıyla yerleştirilen Türk mültecilerin; Dünya Savaşı'nda tekrar Anavatana dönenlerinden..Pek çok kitap okudum ve bölümümle de alakalı olarak (psikoloji ve felsefe çift dal) 1-2 birşey söylemem icap eder...Türkiye Cumhuriyeti sadece namazla niyazla doğmadı ,gelişmedi... Eğer mesele bunlara kalsaydı 50 ye yakın ayrı ayrı ve sınırları,yönetimleri batılı güçlerle belirlenen Arap devletleri de şimdi dünyanın süper gücü olurdu...Din denilen şey, kamuya mal edilemez...Din insanın maneviyatıyla ilgilidir..İç dünyasıyla yani...Ama Türkiye'de bu işin af buyurun bo*u çıktı...

      İnsanların yukarıda çok çok kısa olarak temas ettiğim duygularını suistimal ederek başa gelenler, işi bilip bilmedikleri de meçhul olan,adam kayıran,gereksinimlerini-ihtiyaçlarını erteleyemeyen,vatanından çok önce kendi menfaatini düşünen, yani asıl çapulcular,akiller (yiyici hazza düşkün-sözlük anlamı budur) halkımız tarafından burunlarının ucunda olsalar da sanki ne kokusunu alabiliyorlar,ne görebiliyorlar,ne de işitebiliyorlar(dikkat edin duyabiliyorlar demedim) ...Adeta zehirlenmiş,hastalanmış gibi ölüm döşeğine düştüler...

      Şimdi size bir soru...Yazın,klimalı püfür püfür esen; kışın da hamam kadar terleten sıcacık,tertemiz camilerde namaz kılmak, ibadet etmek mı daha hayırlıdır (Allah katında) yoksa Muhammed(SAV) zamanında güneşin yakıcı sıcaklığı altında,ateş gibi kum üzerine secde ederek,aç karınla,susuz kalmış dudaklarla namaz kılmak,ibadet etmek mi? Görünürde o dönemde de namaz kılınıyor, şimdi de..Kimse kusura bakmasın ama böyle ibadet olmaz... 2. konu...Müslüman; tanımı gereği Allah'a yönelmiş (maddeye değil), bu dünyanın güzelliklerini,yaşantısını elinin tersiyle itmiş, güzellikleri değil onları yaratan, kendi acizliğinin farkında olan (herşeye sahip olduktan sonra Firavun olup,ben Tanrıyım diyebilme cürretini gösterenlerin tam tersi) demektir..Gerek niyeti,gerekse niyetini gerçekleştirmesi açısından yaratanına layik olmaya çalışandır müslüman...Fakat cayyene lere,Toureglere binip barlarda, diskolarda inen; her türlü zevk ve şatafatı yaşayan (Çok çok sembolik bir örn; abdullah gül ve eşinin sırf zevklerinin tatmini için Cumhurbaşkanlığı Sarayını yeniden düzenlemeleri ve bunu da hazine(devlet) bütçesinden yapmaları) ,defalarca küfürleri tekrar edip sonra da tövbe eden, yolcu taşıma araçlarında yanı başında ayakta zor duran teyzelere amcalara yer vermeyen türbanlı ve badem bıyık vatandaşlarımıza neden kimsenin sesi çıkmıyor?Zaman onların zamanı...Şükür dediğimiz şey; hale razı oluştur...Sizce şükür eden mi bunlar yoksa daha fazlasını isteyen mi?

      Çok çok kısa temas etmek ihtiyacı duydum...Siz artık cumhuriyetle, bayrakla,Atatürkle,şerefle ilgilenmeyi bırakın...Siz artık susturduğunuz tüm seslerle uğraşmayı bırakın..%48 ile değil artık %52 ile biraz uğraşın...Özetlemek isterim ki Yakın zamanda boş vakitlerimde fırsat buldukça okumaya çalıştığım Mevlana nın ''Mecalis-i Sab'a'' (yedi meclis) isimli kitabının bir bölümünde denk geldiğim özel beyitlerine sayfamızda yer vermek isterim..

      Saygılar...


      Ey mezar yolcusu! Eyy mezar yolcusu!!!
      Hayatta iken, dostlarının çokluğuyla övünürdün..
      O uzun yolculukta dostlarını nerelerde yitirdin?
      Son arkadaşların da mezar kapısında sana sırtlarını döndüler...
      Şimdi yanı başında seninle aynı toprağa baş koyan tek bir yoldaşın kaldı...
      Eğer bu yoldaş kötüyse vay haline! Yok, eğer iyi ise, sana müjdeler olsun...
      O; hesap gününde hem avukatın, hem şahidindir..Sır'at'ta da bineğindir...
      O halde mezara böyle bir arkadaşla girmeye çalış...
      Ahh şaşkın aşık... Aşık olmak için bula bula ölüleri mi buldun?
      Bu dünyaya ait her ne sevdiysen bil ki, o hakikatte ölüdür...
      Madem ki gül,daha elini uzatamadan soluyor,gül yüzler çarşaf benzine benziyor
      Öyle ise avucundan kayıp giden güzelliğe güzellik deme sen...
      Sevmek için solmayacak ve ölmeyecek bir sevgili bul sen...
      Eyy ekmeden biçmek,vermeden almak,sevmeden sevilmek isteyen!
      Bil ki; vermek, almaktır; sevmek, sevilmektir...
      Padişahlar bile kendilerine eğilenlere eğilir...Sevgililer kendi aşıklarına aşıktır...
      Susayanlar, suya hasrettir amma; su da susayanları arayıp durmada...
      Susuz kişilerin dudağı, tatlı suya hasrettir; su da o dudakları özlemektedir...
      Çocuk memeye aşıktır; meme ise kendini emecek bebeğe...
      Muhtaç olan, cömert bir el peşindedir... Cömert ise muhtaç elleri gözler...
      Yani farkın gereği,istemek; zenginliğin şanı da vermektir...
      Biri ne kadar almaya muhtaç ise hak eli de o kadar vermeye müştaktır...
      Cömertlerin en cömerti Cenabı Hak;''Yok mu benden isteyen?'' davetni gönderir
      Beden bir ama organları çok... Bedenleri bir araya getiren, bütünleyen candır...
      Can giderse, azaların hiç biri kalmaz, hepsi ölür...Müminler de böyledir...
      Hepsi, bir büyük bedenin uzuvları hükmündedir...Niçin?
      Çünkü hepsinin ortak bir canı vardır..O can da imandır...
      Nice hazinelerin bir araya getiremediği kalpler, iman ile kardeş olurlar...
      İman ipi kopmaya görsün... Beden tesbihi dağılır gider...
      İnsignia Cosmo 1.6 Turbo Flexride + Infınıty + 19'' + Şerit Takip + DVD800 + Buzdolabı + Sunroof +LPG

      Yorum


      • #33
        Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

        Ben kimseyle atılmak için yazmadım satırlarımı, Şaman Bey fikirlerini savunabilen bir insan üstelik bende fikrimi söyleyince gocunmuyor, cevap veriyor. Ama gördüğüm kadrıyla çapulcu sözüne takılan bir forumdaşım sapı samanı karıştırıp yanlış argümanlardan oluşan hakaret dolu bir yazı kaleme almış. Sonuna da mevlandan birşeyler eklemiş. Canı sağolsun fikrini savunabilen insanlara bayılırım ama öncelik tabiki kavramları yerli yerinde kullanmak olmalı.

        Tarihsel olayları konuşurken hangi pencereden baktığınız önemlidir. Mesela ben iman penceresinden bakarım olaya ve ulaştığım sonuç: bu kadar yokluklar içinde dünyanın en büyük ordularını ve tabiki en son silahlarla donanmış olanını, yaklaşık 50 yıl boyunca savaşmak zorunda kalmış, çok az silahı bulunan, ağaç kabuklarını kemirecek kadar gıdası tükenmiş bir milletin ordusu; kusura bakın isterseniz ama 1 komutanın dehasıyla ya da üç beş bozuk silahla yenemez. Elbetteki sizin dedelerimizde ellerinden geleni yapmışlardır. Ancak iman gözlüğüyle bakınca SONUÇTA ZAFER ALLAHIN LÜTFUDUR.
        13-14 yaşında insanları cephede elinde süngüyle düşman üzerine atan kalbindeki Allah imanı ve şehadet aşkıdır, gerisi yalan...

        Türkiye Cumhuriyeti ne ile doğdu diye bir sorunumuz mu varki , namaz niyazla doğmadı demişsiniz. Eğer illaki birşey doğmasına sebep olduysa buyurun Çanakkale'den bir manzara, gemde Gazi'nin ağzından.
        --cephe içerisinde siperlerde ekinde tesbih zikir çekenler, birazdan öleceğini bile bile namaz kılanlar...

        Arap ülkeleri neden sizin gibi düşünenleri gocundueuyor anlamıyorum. Siz neden Islamı en güzel şekilde yaşayan Osmanlı'ya bakmazsınız da ikide bir Araplar dersiniz anlamıyorum. Üstelik sizde belirtmiştiniz ki Arapların sınırları bile avrupalılar tarafından çizilmiş. Sınırları çizerken oraları halka mı terk ettiler ki şimdi onlar sorumlu olsun bu olanlardan. Aynen sınırlarını belirleyemedikleri için çıldırıp, madem öyle bizde adamlarımızı örgütlerimizi, dinden uzak Türkleri yerleştirip içeriden yıkarız dedikleri güzel ülkemin insanlarını dinden imandan Kuran'dan uzaklaştırarak kendilerine köle etmeye çalıştıkları gibi...

        Ayrıca arkadaşım, din sadece iç dünyayı ilgilendirir lafı safsatadan ibaret bir laftır. Bu düşüncelerde o batılı güçlerin içeriden yıkma planının parçasıdır. Kanıt mı:

        Kurtuluş savaşı sonrası İngiliz avam kamarasında bir senatör eline Kuran'ı alıp diğer senatörlere hitap eder: biz bu Kuran'ı Türklerin elinden almadıkça onları yenemeyiz.

        Illede getirip meseleyi ya Tayyip Beye ya Abdullah beye bağlayacaksınız. Ya kardeşim o köşk (saray demişsiniz) onların malı mıki ceplerinden harcasınlar. Gelen devlet başkanlarını gecekonduda mı ağırlayacaklar.. Pes doğrusu... Üstelik bazılarının çürümeye terkettiği ( kimi kastettiğim belli) ülke tarihini ortaya çıkarmak mı suç? Allah akıl fikir versin.
        Birde badem bıyık meElesi var. Bu badem bıyık neden batıyor gözünüze anlamadım. Hangi badem bıyıklıyı devlet malına zarar verirken gördünüz. Hangi badem bıyıklı askere gitmedi. Hangisi istiklal marşını söylemez. O sizin beğenmediğiniz badem bıyıklı kahramanlardan bazıları sizin gibilerin adını bile bilmediği ülkelerde istiklal marşı okuyup bayrağımızı dalgalandırıyor.

        Bu kadar laf, ardından da susturulmuş safsatası. Siz mi susturulmuşsunuz. Yani ülkenin cumhurbaşkanına laf söyleme özgürlüğünüz var ama biri sizi susturmuş. Siz en iyisi takriri sükun kanununun çıkarıldığı zamanları bidaha bi araştırın. Belki ...
        MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

        Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

        Yorum


        • #34
          Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

          Ayrıca ben babamdan başka kimsenin çocuğu değilim. Bu lafı o yüzden anlamıyorum. Ben cumhuriyetçiyim ama cumhuriyet çocuğu değilim.
          MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

          Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

          Yorum


          • #35
            Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

            Orjinal yazı sahibi: bilgecem
            Kitap deyince ben başta Kur'an-ı Kerim'i anlarım. Kâinatın Maliki,sahibi,yaratıcısı, tüm mevcudatı kabza-i tasarrufunda tutan Zat-ı Zülcelâl-i vel Ikramın akıllı bir sanatı olan insan ile konuşması, insana sahibi tarafından yazılmış ezeli ve ebedi mektuptur Kur'an. Okudukça tazelenen bir zevkle yeni iman ufukları açar insan ruhuna.
            Ikinci olarak Risale-i Nur'u anlarım.
            Îman hakikatlerini anlatıp delilleriyle açıklayan, Kur'an-ı Kerim'in asrımıza Işık tutan tefsiri. Her meselesini mütalaa ederken kainatın eczalarındaki sanatı ilahiyi ülfet (alışkanlık)perdesinin arkasından çıkarıp insanın manevi gözüne sokarak adeta baktığımız ama göremediğimiz sanatları sanatkarının rızasına uygun şekilde izah eder. Her okuduğumda ruhumda oluşturduğu inşirah o risaleleri ölene kadar defalarca okumaya devam edeceğimin delilidir.
            Değerli Bilgecem; vallahi iyi öneride bulunmuşsunuz; demek Kur'an ve Said-i Kürdi yetiyor da artıyor bile
            Sanat ve Edebiyat, pozitif bilimler, sosyal bilimler ne olacaklar, bu alanlardaki bilgi eksiğimizi nasıl tamamlayacağız?
            Okur ama yazmaz bir din adamından derlenen Risale-i Nur metinleri, bütün bu alanları istiap edebilir mi?
            Kusura bakılmasın ama, şu yukarıdaki metinde, alttaki imzanızda bir tek Türkçe sözcük yok, hepsi Arapça,Farsça.
            'İnsanlar hangi dilden konuşurlarsa o dilden düşünürler' diye boş yere dememişler.
            Ben -kendi namıma- Türk'üm,Türkçe konuşur, Türkçe düşünürüm. Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?

            Yorum


            • #36
              Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

              Bir insanın milliyeti onun için onurdur. Çünkü kimse milliyetini seçemez, Allah'ın LÜTFUDUR. Evet O Zat-ı Muhreremin imzası önceleri Said-i Kürdi idi. Sonraları Said Nursî imzasını kullanmıştır.

              Insanın ilim talebi ihtiyacı ile alakalıdır. Ben bu dünyanın ve ahiretin saadetini aradığım için ilim talebimde Kur'ani ilimlerden yanadır. Pek tabiki mesleğim ile ilgili kitapları okuyorum. Özellikle çocuk psikolojisi kitaplarını. Bununla ilgili forumumuzda bir konuda açtım. Birkaç kitapla ilgili yorumda yazdım. Ama aksattım. Başka kimsede cevap yazmadı zaten. Isterseniz bir inceleyin o konuyu.
              Kaldiki ben koca istanbulun öğrencilerine kitap okuma alışkanlığı kazandırmayı amaçlayan "önce okumayı seviyorum, sonra okumayı seviyoruz sonrada yazarlar okullarda" ismiyle yoluna devam eden ve bugüne kadar yüzbinler ( evet yanlış duymadınız yüzbinler)ve çocuğa ulaşmış bir projenin yürütme kurulundayım. Bu proje kapsamında evlatlarını sayıları yüzlerle ifade edilebilecek değerli çağdaş yazarlarımızla buluşturduk.

              BILMEM ANLATABILDIM MI?


              Ayrıca sadece onlar yeter mi?? Bana fazla bile geliyor. Bir okuyun zahmet edip.

              Dipnot; ben herşeydenönce müslümanım. O nedenle dinimin sınırlarında yeşermiş edebiyatı sahiplenirim. İmzamdaki sözler Arapça ve Farsçadır. Orijinalleri öyledirde ondan.

              Dipnot2: Türklüğümle gurur duyarım ama sebebi 1000 yıl Allah'ın dinine ettikleri hizmettir
              MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

              Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

              Yorum


              • #37
                Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                Orjinal yazı sahibi: cagri
                bir kitabın türkçe çevirisi olup olmadığını bulmanın bir yolu varmı?
                Tabii var Çağrıcığım, kitabın adını yaz; buluruz

                Yorum


                • #38
                  Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                  Orjinal yazı sahibi: bilgecem
                  Ayrıca sadece onlar yeter mi?? Bana fazla bile geliyor. Bir okuyun zahmet edip.
                  Değerli Bilgecem, okumadığımı nereden biliyorsunuz?
                  Ben Arapça bilmiyorum; bu yüzden ihtiyaç duyduğumda Türkçeye tercüme edilmiş Kur'an okuyorum.
                  Kütüphanemde Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an meali var. Bazen sanal ağdan öteki yazarların tercümelerini de okuyorum.
                  Burada bir sorun var ki, hiçbir tercüme-tefsir ötekini tutmuyor. İlahiyatçı değilim, ama iddia ediyorum ki İslam'ı değme
                  Müslüman'lardan çok daha iyi biliyorum

                  Orjinal yazı sahibi: bilgecem
                  Dipnot; ben herşeydenönce müslümanım. O nedenle dinimin sınırlarında yeşermiş edebiyatı sahiplenirim. İmzamdaki sözler Arapça ve Farsçadır. Orijinalleri öyledirde ondan.
                  Olabilir; ben de önce TÜRKÜM sonra Şaman ihihi

                  Yorum


                  • #39
                    Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                    Orjinal yazı sahibi: Kontrol Ünitesi
                    Ben de bir cumhuriyet çocuğuyum...Soy adım yedi erler..Bu soy ismim Çanakkale Savaşı'nda dedemin babalarının(7 kardeşin yedisinin birden) şehit olmasından geliyor...Hatta en büyüklerinin ismi İsmail imiş ve bu olaydan sonra şehit oldukları tepeye İsmail Tepe adı konmuş...Ondan önce de Kırım Hanlığında imiş babamın tarafı...Annemin tarafı ise zamanında Karaman'dan balkanlara iskan politikasıyla yerleştirilen Türk mültecilerin; Dünya Savaşı'nda tekrar Anavatana dönenlerinden..Pek çok kitap okudum ve bölümümle de alakalı olarak (psikoloji ve felsefe çift dal) 1-2 birşey söylemem icap eder...Türkiye Cumhuriyeti sadece namazla niyazla doğmadı ,gelişmedi... Eğer mesele bunlara kalsaydı 50 ye yakın ayrı ayrı ve sınırları,yönetimleri batılı güçlerle belirlenen Arap devletleri de şimdi dünyanın süper gücü olurdu...Din denilen şey, kamuya mal edilemez...Din insanın maneviyatıyla ilgilidir..İç dünyasıyla yani...Ama Türkiye'de bu işin af buyurun bo*u çıktı...

                    İnsanların yukarıda çok çok kısa olarak temas ettiğim duygularını suistimal ederek başa gelenler, işi bilip bilmedikleri de meçhul olan,adam kayıran,gereksinimlerini-ihtiyaçlarını erteleyemeyen,vatanından çok önce kendi menfaatini düşünen, yani asıl çapulcular,akiller (yiyici hazza düşkün-sözlük anlamı budur) halkımız tarafından burunlarının ucunda olsalar da sanki ne kokusunu alabiliyorlar,ne görebiliyorlar,ne de işitebiliyorlar(dikkat edin duyabiliyorlar demedim) ...Adeta zehirlenmiş,hastalanmış gibi ölüm döşeğine düştüler...

                    Şimdi size bir soru...Yazın,klimalı püfür püfür esen; kışın da hamam kadar terleten sıcacık,tertemiz camilerde namaz kılmak, ibadet etmek mı daha hayırlıdır (Allah katında) yoksa Muhammed(SAV) zamanında güneşin yakıcı sıcaklığı altında,ateş gibi kum üzerine secde ederek,aç karınla,susuz kalmış dudaklarla namaz kılmak,ibadet etmek mi? Görünürde o dönemde de namaz kılınıyor, şimdi de..Kimse kusura bakmasın ama böyle ibadet olmaz... 2. konu...Müslüman; tanımı gereği Allah'a yönelmiş (maddeye değil), bu dünyanın güzelliklerini,yaşantısını elinin tersiyle itmiş, güzellikleri değil onları yaratan, kendi acizliğinin farkında olan (herşeye sahip olduktan sonra Firavun olup,ben Tanrıyım diyebilme cürretini gösterenlerin tam tersi) demektir..Gerek niyeti,gerekse niyetini gerçekleştirmesi açısından yaratanına layik olmaya çalışandır müslüman...Fakat cayyene lere,Toureglere binip barlarda, diskolarda inen; her türlü zevk ve şatafatı yaşayan (Çok çok sembolik bir örn; abdullah gül ve eşinin sırf zevklerinin tatmini için Cumhurbaşkanlığı Sarayını yeniden düzenlemeleri ve bunu da hazine(devlet) bütçesinden yapmaları) ,defalarca küfürleri tekrar edip sonra da tövbe eden, yolcu taşıma araçlarında yanı başında ayakta zor duran teyzelere amcalara yer vermeyen türbanlı ve badem bıyık vatandaşlarımıza neden kimsenin sesi çıkmıyor?Zaman onların zamanı...Şükür dediğimiz şey; hale razı oluştur...Sizce şükür eden mi bunlar yoksa daha fazlasını isteyen mi?

                    Çok çok kısa temas etmek ihtiyacı duydum...Siz artık cumhuriyetle, bayrakla,Atatürkle,şerefle ilgilenmeyi bırakın...Siz artık susturduğunuz tüm seslerle uğraşmayı bırakın..%48 ile değil artık %52 ile biraz uğraşın...Özetlemek isterim ki Yakın zamanda boş vakitlerimde fırsat buldukça okumaya çalıştığım Mevlana nın ''Mecalis-i Sab'a'' (yedi meclis) isimli kitabının bir bölümünde denk geldiğim özel beyitlerine sayfamızda yer vermek isterim..

                    Saygılar...


                    Ey mezar yolcusu! Eyy mezar yolcusu!!!
                    Hayatta iken, dostlarının çokluğuyla övünürdün..
                    O uzun yolculukta dostlarını nerelerde yitirdin?
                    Son arkadaşların da mezar kapısında sana sırtlarını döndüler...
                    Şimdi yanı başında seninle aynı toprağa baş koyan tek bir yoldaşın kaldı...
                    Eğer bu yoldaş kötüyse vay haline! Yok, eğer iyi ise, sana müjdeler olsun...
                    O; hesap gününde hem avukatın, hem şahidindir..Sır'at'ta da bineğindir...
                    O halde mezara böyle bir arkadaşla girmeye çalış...
                    Ahh şaşkın aşık... Aşık olmak için bula bula ölüleri mi buldun?
                    Bu dünyaya ait her ne sevdiysen bil ki, o hakikatte ölüdür...
                    Madem ki gül,daha elini uzatamadan soluyor,gül yüzler çarşaf benzine benziyor
                    Öyle ise avucundan kayıp giden güzelliğe güzellik deme sen...
                    Sevmek için solmayacak ve ölmeyecek bir sevgili bul sen...
                    Eyy ekmeden biçmek,vermeden almak,sevmeden sevilmek isteyen!
                    Bil ki; vermek, almaktır; sevmek, sevilmektir...
                    Padişahlar bile kendilerine eğilenlere eğilir...Sevgililer kendi aşıklarına aşıktır...
                    Susayanlar, suya hasrettir amma; su da susayanları arayıp durmada...
                    Susuz kişilerin dudağı, tatlı suya hasrettir; su da o dudakları özlemektedir...
                    Çocuk memeye aşıktır; meme ise kendini emecek bebeğe...
                    Muhtaç olan, cömert bir el peşindedir... Cömert ise muhtaç elleri gözler...
                    Yani farkın gereği,istemek; zenginliğin şanı da vermektir...
                    Biri ne kadar almaya muhtaç ise hak eli de o kadar vermeye müştaktır...
                    Cömertlerin en cömerti Cenabı Hak;''Yok mu benden isteyen?'' davetni gönderir
                    Beden bir ama organları çok... Bedenleri bir araya getiren, bütünleyen candır...
                    Can giderse, azaların hiç biri kalmaz, hepsi ölür...Müminler de böyledir...
                    Hepsi, bir büyük bedenin uzuvları hükmündedir...Niçin?
                    Çünkü hepsinin ortak bir canı vardır..O can da imandır...
                    Nice hazinelerin bir araya getiremediği kalpler, iman ile kardeş olurlar...
                    İman ipi kopmaya görsün... Beden tesbihi dağılır gider...
                    Asıl cevap vereceğim işi atlamışım:
                    BIZ CIMHURİYETLE UĞRAŞMIYORUZ MALIMIZA SAHIP ÇIKIYORUZ, şerefle uğraşmayız çünkü Şeref bizim libasımızdır. Asıl Atatürk ile uğraşan sizsiniz, bırakmıyorsunuz ki adam bi rahat etsin...
                    MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

                    Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

                    Yorum


                    • #40
                      Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                      Orjinal yazı sahibi: Şaman TÜRKSOY
                      Orjinal yazı sahibi: bilgecem
                      Ayrıca sadece onlar yeter mi?? Bana fazla bile geliyor. Bir okuyun zahmet edip.
                      Değerli Bilgecem, okumadığımı nereden biliyorsunuz?
                      Ben Arapça bilmiyorum; bu yüzden ihtiyaç duyduğumda Türkçeye tercüme edilmiş Kur'an okuyorum.
                      Kütüphanemde Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an meali var. Bazen sanal ağdan öteki yazarların tercümelerini de okuyorum.
                      Burada bir sorun var ki, hiçbir tercüme-tefsir ötekini tutmuyor. İlahiyatçı değilim, ama iddia ediyorum ki İslam'ı değme
                      Müslüman'lardan çok daha iyi biliyorum

                      Orjinal yazı sahibi: bilgecem
                      Dipnot; ben herşeydenönce müslümanım. O nedenle dinimin sınırlarında yeşermiş edebiyatı sahiplenirim. İmzamdaki sözler Arapça ve Farsçadır. Orijinalleri öyledirde ondan.
                      Olabilir; ben de önce TÜRKÜM sonra Şaman ihihi
                      Yok asla ben bilmediğinizi kastetmedim. Elmalılı Çok önemli bir İslam alimidir. Okumayı anlamayı Allah hepimize nasip etsin.

                      İslam tarihi boyunca yaklaşık ( ben tam bilmiyorum ama okuduğum bir kitapta gördüm) 350 000 tefsir yazıldığı söylenir. Ki bunların bazıları 70 cilt tutar. Bu Kuran'ın i'cazından kaynaklanır. Cenab-ı Hak her asrın fehmine uygun indirmiştir kitabını. O asırlarda gelen müfessirlerde kendi asırlarına bakan tefsirler yapmışlardır.

                      Ayrıca Arapça dil kaidelerini başka dilde ( her dil aynıdır aslında) korumak çok zordur. O nedenle bazı terimleri farklı Türkçe kelimeler karşılayabilir. Mütercimde en nihayetinde insan. Hataları olabilir. Bu nedenle pek çok İslam âlimi meal değil tefsir okumayı tavsiye eder.
                      MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

                      Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

                      Yorum


                      • #41
                        Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                        Sevgili büyüklerim ve arkadaslarim; başlikla ilgilenmeniz cok guzel fakat hepinizden ricam Dinimizi, Atamizi tartismalara katmayalim.
                        Lutfen yapilan yorumlarda tartismaya soz hakki dogurmaya yonelik mesajlar yazmayalim da konumuz kapanmasin.
                        Konumuzun amaci okudugunuz tavsiye edeceginiz kitaplari kisaca ozetleyerek anlatmaktir.
                        F30 Sport+

                        Yorum


                        • #42
                          Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                          Bu yazımı yazarken bu forumda; hem mental olarak hem karakter olarak çok olgun çok yetenekli kişilerin olduğunu bildiğimden,hem gereğinden fazla uzatmak istemedim hem de yazımın sonuna ''anlayana'' diye ekleyip eklememeyi çok düşündüm...Ama şimdi pişman oldum anlayana diye yazmadığım için...Benim mesele din iman cumhuriyet vs ayırmak değil...Bu arada nezaketinizi,hitabınızı bozmadığınızı da kutlarım ama ben hakaret dolu bir cümle yazdığımı düşünmüyorum...

                          Uzatmayacağım;ben de elhamdülillah müslümanım ama kur'an'ı,incili,tevratı okumuş biri olarak söylüyorum ki anlamak,okumaktan çok daha değerlidir...Kitaplarda vardır bu...Kimisi okunması için yazılır kimisi de anlaşılması istendiği için...Ben sanmıyorum ki kur'an'ın okunması için gönderilmiş bir kitap olsun...Anlayana tabi diyorum...

                          Saygılar...
                          İnsignia Cosmo 1.6 Turbo Flexride + Infınıty + 19'' + Şerit Takip + DVD800 + Buzdolabı + Sunroof +LPG

                          Yorum


                          • #43
                            Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                            Orjinal yazı sahibi: Kontrol Ünitesi
                            Bu yazımı yazarken bu forumda; hem mental olarak hem karakter olarak çok olgun çok yetenekli kişilerin olduğunu bildiğimden,hem gereğinden fazla uzatmak istemedim hem de yazımın sonuna ''anlayana'' diye ekleyip eklememeyi çok düşündüm...Ama şimdi pişman oldum anlayana diye yazmadığım için...Benim mesele din iman cumhuriyet vs ayırmak değil...Bu arada nezaketinizi,hitabınızı bozmadığınızı da kutlarım ama ben hakaret dolu bir cümle yazdığımı düşünmüyorum...

                            Uzatmayacağım;ben de elhamdülillah müslümanım ama kur'an'ı,incili,tevratı okumuş biri olarak söylüyorum ki anlamak,okumaktan çok daha değerlidir...Kitaplarda vardır bu...Kimisi okunması için yazılır kimisi de anlaşılması istendiği için...Ben sanmıyorum ki kur'an'ın okunması için gönderilmiş bir kitap olsun...Anlayana tabi diyorum...

                            Saygılar...
                            Saygı bizden sevgi bizden....
                            Bu yazdıklarınıza katılmamam mümkün mü?
                            MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

                            Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

                            Yorum


                            • #44
                              Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                              Orjinal yazı sahibi: Gökhan_55
                              Sevgili büyüklerim ve arkadaslarim; başlikla ilgilenmeniz cok guzel fakat hepinizden ricam Dinimizi, Atamizi tartismalara katmayalim.
                              Lutfen yapilan yorumlarda tartismaya soz hakki dogurmaya yonelik mesajlar yazmayalim da konumuz kapanmasin.
                              Konumuzun amaci okudugunuz tavsiye edeceginiz kitaplari kisaca ozetleyerek anlatmaktir.
                              Sevgili GÖKHAN kardeşim; okuduğumuz kitapların içeriği yazdıklarımızın satır aralarında gizli...

                              MEN AMENE BİL KADER EMİN-E MİNEL KEDER.

                              Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem, 
Bî-ihtiyarem, el'aman gûyem, afv cûyem, meded hâhem zidergâhet İlahî!

                              Yorum


                              • #45
                                Ynt: Unutamadığınız Kitap(lar)...

                                Cok guzel yazmissin kardesim,tebrik ediyorum.

                                Orjinal yazı sahibi: Kontrol Ünitesi
                                Ben de bir cumhuriyet çocuğuyum...Soy adım yedi erler..Bu soy ismim Çanakkale Savaşı'nda dedemin babalarının(7 kardeşin yedisinin birden) şehit olmasından geliyor...Hatta en büyüklerinin ismi İsmail imiş ve bu olaydan sonra şehit oldukları tepeye İsmail Tepe adı konmuş...Ondan önce de Kırım Hanlığında imiş babamın tarafı...Annemin tarafı ise zamanında Karaman'dan balkanlara iskan politikasıyla yerleştirilen Türk mültecilerin; Dünya Savaşı'nda tekrar Anavatana dönenlerinden..Pek çok kitap okudum ve bölümümle de alakalı olarak (psikoloji ve felsefe çift dal) 1-2 birşey söylemem icap eder...Türkiye Cumhuriyeti sadece namazla niyazla doğmadı ,gelişmedi... Eğer mesele bunlara kalsaydı 50 ye yakın ayrı ayrı ve sınırları,yönetimleri batılı güçlerle belirlenen Arap devletleri de şimdi dünyanın süper gücü olurdu...Din denilen şey, kamuya mal edilemez...Din insanın maneviyatıyla ilgilidir..İç dünyasıyla yani...Ama Türkiye'de bu işin af buyurun bo*u çıktı...

                                İnsanların yukarıda çok çok kısa olarak temas ettiğim duygularını suistimal ederek başa gelenler, işi bilip bilmedikleri de meçhul olan,adam kayıran,gereksinimlerini-ihtiyaçlarını erteleyemeyen,vatanından çok önce kendi menfaatini düşünen, yani asıl çapulcular,akiller (yiyici hazza düşkün-sözlük anlamı budur) halkımız tarafından burunlarının ucunda olsalar da sanki ne kokusunu alabiliyorlar,ne görebiliyorlar,ne de işitebiliyorlar(dikkat edin duyabiliyorlar demedim) ...Adeta zehirlenmiş,hastalanmış gibi ölüm döşeğine düştüler...

                                Şimdi size bir soru...Yazın,klimalı püfür püfür esen; kışın da hamam kadar terleten sıcacık,tertemiz camilerde namaz kılmak, ibadet etmek mı daha hayırlıdır (Allah katında) yoksa Muhammed(SAV) zamanında güneşin yakıcı sıcaklığı altında,ateş gibi kum üzerine secde ederek,aç karınla,susuz kalmış dudaklarla namaz kılmak,ibadet etmek mi? Görünürde o dönemde de namaz kılınıyor, şimdi de..Kimse kusura bakmasın ama böyle ibadet olmaz... 2. konu...Müslüman; tanımı gereği Allah'a yönelmiş (maddeye değil), bu dünyanın güzelliklerini,yaşantısını elinin tersiyle itmiş, güzellikleri değil onları yaratan, kendi acizliğinin farkında olan (herşeye sahip olduktan sonra Firavun olup,ben Tanrıyım diyebilme cürretini gösterenlerin tam tersi) demektir..Gerek niyeti,gerekse niyetini gerçekleştirmesi açısından yaratanına layik olmaya çalışandır müslüman...Fakat cayyene lere,Toureglere binip barlarda, diskolarda inen; her türlü zevk ve şatafatı yaşayan (Çok çok sembolik bir örn; abdullah gül ve eşinin sırf zevklerinin tatmini için Cumhurbaşkanlığı Sarayını yeniden düzenlemeleri ve bunu da hazine(devlet) bütçesinden yapmaları) ,defalarca küfürleri tekrar edip sonra da tövbe eden, yolcu taşıma araçlarında yanı başında ayakta zor duran teyzelere amcalara yer vermeyen türbanlı ve badem bıyık vatandaşlarımıza neden kimsenin sesi çıkmıyor?Zaman onların zamanı...Şükür dediğimiz şey; hale razı oluştur...Sizce şükür eden mi bunlar yoksa daha fazlasını isteyen mi?

                                Çok çok kısa temas etmek ihtiyacı duydum...Siz artık cumhuriyetle, bayrakla,Atatürkle,şerefle ilgilenmeyi bırakın...Siz artık susturduğunuz tüm seslerle uğraşmayı bırakın..%48 ile değil artık %52 ile biraz uğraşın...Özetlemek isterim ki Yakın zamanda boş vakitlerimde fırsat buldukça okumaya çalıştığım Mevlana nın ''Mecalis-i Sab'a'' (yedi meclis) isimli kitabının bir bölümünde denk geldiğim özel beyitlerine sayfamızda yer vermek isterim..

                                Saygılar...


                                Ey mezar yolcusu! Eyy mezar yolcusu!!!
                                Hayatta iken, dostlarının çokluğuyla övünürdün..
                                O uzun yolculukta dostlarını nerelerde yitirdin?
                                Son arkadaşların da mezar kapısında sana sırtlarını döndüler...
                                Şimdi yanı başında seninle aynı toprağa baş koyan tek bir yoldaşın kaldı...
                                Eğer bu yoldaş kötüyse vay haline! Yok, eğer iyi ise, sana müjdeler olsun...
                                O; hesap gününde hem avukatın, hem şahidindir..Sır'at'ta da bineğindir...
                                O halde mezara böyle bir arkadaşla girmeye çalış...
                                Ahh şaşkın aşık... Aşık olmak için bula bula ölüleri mi buldun?
                                Bu dünyaya ait her ne sevdiysen bil ki, o hakikatte ölüdür...
                                Madem ki gül,daha elini uzatamadan soluyor,gül yüzler çarşaf benzine benziyor
                                Öyle ise avucundan kayıp giden güzelliğe güzellik deme sen...
                                Sevmek için solmayacak ve ölmeyecek bir sevgili bul sen...
                                Eyy ekmeden biçmek,vermeden almak,sevmeden sevilmek isteyen!
                                Bil ki; vermek, almaktır; sevmek, sevilmektir...
                                Padişahlar bile kendilerine eğilenlere eğilir...Sevgililer kendi aşıklarına aşıktır...
                                Susayanlar, suya hasrettir amma; su da susayanları arayıp durmada...
                                Susuz kişilerin dudağı, tatlı suya hasrettir; su da o dudakları özlemektedir...
                                Çocuk memeye aşıktır; meme ise kendini emecek bebeğe...
                                Muhtaç olan, cömert bir el peşindedir... Cömert ise muhtaç elleri gözler...
                                Yani farkın gereği,istemek; zenginliğin şanı da vermektir...
                                Biri ne kadar almaya muhtaç ise hak eli de o kadar vermeye müştaktır...
                                Cömertlerin en cömerti Cenabı Hak;''Yok mu benden isteyen?'' davetni gönderir
                                Beden bir ama organları çok... Bedenleri bir araya getiren, bütünleyen candır...
                                Can giderse, azaların hiç biri kalmaz, hepsi ölür...Müminler de böyledir...
                                Hepsi, bir büyük bedenin uzuvları hükmündedir...Niçin?
                                Çünkü hepsinin ortak bir canı vardır..O can da imandır...
                                Nice hazinelerin bir araya getiremediği kalpler, iman ile kardeş olurlar...
                                İman ipi kopmaya görsün... Beden tesbihi dağılır gider...
                                2015 BMW F30 M Sport

                                Yorum

                                İşleniyor...
                                X