İnci sözlük insanlığa lanet
yazarlarından biri sözlüğün kurucusu serkan inci diğeri ise umut kullar dır.inci sözlùğün kuruluşu yapısı barındırdıgı dusuncelerden bahsetmektedir kitap.1 yılı aşkın süredir inci sözlük yazarı olarak düşüncelerimizon kitap haline getirilmesinden mutluluk duydum.
Eski bir kitap şuan bulunur mu bilmiyorum askerde gazinoda bir dolabın içinde bulmuştum sadece merakımdan 1dk bi göz gezdirdim sonra bitirene kadar elimden bırakamadım
-HAVYAR OPERASYONU
BİR SUİKASTIN ANATOMİSİ
Yazarı: OSMAN AYSU
Şimdi 3 kitap var elimde yazarları aynı
-2023 FIRSAT MI? TUZAK MI?
-Müştak Baba Geleceği Gördü
İstanbul Başkent Olacak
Son zamanlarda hatirladigim
Zulfu Livaneli
Serenad
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar. 1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir. Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor. Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz dengesi. “Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter acaba? İlk âdet gördüğünde mi, 18 yaşını doldurunca mı, evlenince mi, saçına ilk ak düşünce mi? Bence hiçbiri değil. Bir kız çocuğu büyümez, kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi hissetmez kendini. Son nefesini içi arzularla, heyecanlarla dolu bir kız olarak verir. Ama değişim yaşar. Hayat o kızı sürekli değiştirir ve bu değişimlerin hiç şaşmayan bir aktörü vardır: Bir erkek. Geriye bakınca Ahmet’in bile beni olgunlaştırmış olduğunu anlıyorum, Tarık’ın etkisi daha az bile olsa onun da faydası oldu ama kişiliğimdeki en büyük değişimi yaşlı bir erkeğe borçluyum. Aramızda ne aşk, ne cinsellik, ne aynı ülkeyi, aynı dili paylaşma durumu bulunan, kısa bir süre tanıdığım bir erkek.” SİTE:www.kitapyurdu.com
Gizli birşey yapıyordum ve korkuyordum, karımdan, çocuklarımdan, patronumdan, arkadaşlarımdan, iş arkadaşlarımdan, kısaca bana sahip olan, hayatımı zorlaştırma, hatta karartma potansiyeline sahip herkesten, tek tek ve toplu olarak hepsinden.' Melekler Erkek Olur cinselliğin akıl işlemez dehlizlerinde ailenin, arkadaşlığın, iş yaşamının sorgulandığı; karmaşık, zaman zaman çıkmaz sokaklarla son bulan, koşturmacalı bir yaşantının çelişkileriyle örülü çağdaş bir roman. 'Korku, hayatım boyunca, en büyük yöneticim oldu,' diyen, ama gene de kendisine gizli adacıklar oluşturmaktan geri durmayan bir kahramanın yalın anlatısı...
Yılmaz Özdil-Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda! Ergün Poyraz-Takunyalı Führer Ahme
Yılmaz Özdil-Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda!
Ergün Poyraz-Takunyalı Führer
Ahmet Şık-İmamın Ordusu
Hanefi Avcı-Haliç'te Yaşayan Simonlar-Dün Devlet Bugün Cemaat
Konunun başında kitap içeriklerinden de bahsedilmesi istenmiş,sonradan gördüm;
Yılmaz Özdil'in kitabında, 2002 yılından 2013 Eylül ayına kadar gerçekte olan ile bize yansıtılan olaylar kaleme alınmış,
Ergün Poyraz'ın kitabında, rte nin hayat hikayesi,gerçekler ve doğrular,rte nin kökeni,rte icraatları
Ahmet Şık'ın kitabında, gülen cemaatinin devlet içinde örgütlenmesi
Hanefi Avcı'nin kitabında,Eskişehir emniyet müdürü cemaatin polis içindeki ögrütlenmesi kaleme alınmış
Kitap deyince ben başta Kur'an-ı Kerim'i anlarım. Kâinatın Maliki,sahibi,yaratıcısı, tüm mevcudatı kabza-i tasarrufunda tutan Zat-ı Zülcelâl-i vel Ikramın akıllı bir sanatı olan insan ile konuşması, insana sahibi tarafından yazılmış ezeli ve ebedi mektuptur Kur'an. Okudukça tazelenen bir zevkle yeni iman ufukları açar insan ruhuna.
Ikinci olarak Risale-i Nur'u anlarım.
Îman hakikatlerini anlatıp delilleriyle açıklayan, Kur'an-ı Kerim'in asrımıza Işık tutan tefsiri. Her meselesini mütalaa ederken kainatın eczalarındaki sanatı ilahiyi ülfet (alışkanlık)perdesinin arkasından çıkarıp insanın manevi gözüne sokarak adeta baktığımız ama göremediğimiz sanatları sanatkarının rızasına uygun şekilde izah eder. Her okuduğumda ruhumda oluşturduğu inşirah o risaleleri ölene kadar defalarca okumaya devam edeceğimin delilidir.
JP Sartre - Bulantı,
Nietzsche - Güç İstenci,Zerdüşt Böyle Buyurdu
Amin Maalouf - Ölümcül Kimlikler
S.Hungtinton - Medeniyetler Çatışması
Mevlana - Meclis-i Saba
Albert Camus - Değişim
Franz Kafka - Dönüşüm
Neil Postman - Teknopoli
İnönü’nde yedi gün yedi gece süren çarpışmalar sonunda (başkomutanlarının gözü önünde) bozguna
uğrayan Yunan Kuvvetleri, panik içinde Mezit Yaylası-İnegöl hattını kullanarak Bursa’ya çekilmeye çalışıyorlardı.
Üzengisi ipten, kılıcı tahtadan Türk Süvarileri ise onları kovalıyorlar, yakaladıklarını tepeliyorlardı.
Zafer haberi İstanbul’a “gökten bir müjde” gibi indi. Halkı; “Zito, zito Venizelos” naraları ile manevi
baskıya maruz kalmış işgal altındaki şehir, bir kabustan uyanır gibi doğruldu, silkindi ve hızla aslına
dönerek olanca gücüyle Milli Mücadeleye destek verdi.Her gün güneş batar batmaz karanlığa gömülen
bezgin İstanbul o gün ışıl ışıldı.Minareler sevinçten titreşen binlerce kandilin ışığı ile her yanı aydınlatmakta; işgal
altında onuru incinmiş İstanbul Halkı, zaferi sessiz ama görkemli bir biçimde kutlamaktaydı.
Bu sıralarda; İkdam Gazetesi’ndeki bir odada, yarınki baskı için makale hazırlamakta olan Yakup Kadri Bey’e
bir haber ulaştı. Kızılay ikinci başkanı Anadolu Savaşçıları için “para yardımı” çağrısı yapmakta; bu çağrının
gazetelerle İstanbul Halkı’na duyurulmasını istemekteydi. Sabah, İkdam dahil bütün gazetelerin birinci
sayfası bu duyuruya ayrılmıştı.
Yardım çağrısını gazetelerden öğrenen İstanbullular, işgal kuvvetlerine aldırış etmeden akın akın gazetelere
doluştular. İleri Gazetesi’nin idarehanesinde, henüz afyonu patlamadığı için huysuzlanan bir memur, önündeki
deftere bağış yapanların adını ve bağış miktarlarını yazmaktadır.
Sırada küçük, cılız bir oğlan vardı. Onu bir önceki bağışçının çocuğu sanan huysuz memur, yürüyüp arkadakilere
yol vermesi için işaret etti. Ama çocuk büyük bir ciddiyetle servetini masanın üzerine bıraktı: “Hasan,5 kuruş”
Suratsız idare memurunun gözleri doldu, ağladığını gizlemek için kocaman mendilinin arkasına saklanarak burnunu siler gibi yaptı...
Aynı saatlerde; Halide Edip Ankara Öğretmen Okulu’nun konferans salonunda, Ankaralı hanımlara sesleniyordu:
“Hanımefendiler: Tarih Türk’ü ateşle imtihan ediyor.Bu imtihandan başarı ile çıkmamız için erkeklerimizin cesareti yetmez.
Biz kadınlar da bu ateşe yüzümüzü dönmeli, ellerimizi uzatmalıyız. Ordumuzun hepimize ihtiyacı var.”
Kadınlar dikkatle onu dinliyorlardı...
“Uçakların gövdeleri ve kanatları,özel keten bir kumaşla kaplanırmış.Bulunamadığı için bizimkiler kaput bezi ile kaplıyor.
Özel yapıştırıcı olmadığı için kaput bezini nal mıhı ve zamkla tutturuyorlar.Sonra da gözlerini kırpmadan bu uçaklara
binip uçuyorlar.Sizleri,milletinin şeref ve namusunu canla başla korumaya çalışan bu yoksul orduya yardım etmeye çağırıyorum!..”
Halide Edip konuşmasını bitirdiğinde salon bir ölüm sessizliğine büründü. Bu kısa sessizlikten sonra; kadınlar hiç
konuşmadan yerlerinden kalkarak masanın önünde sıraya girdiler; çıplak masanın üstü bir anda parayla doldu.
Yanlarında para olmayanlar yüzüklerini, bileziklerini bırakıyorlardı.
Kadınlar arasında geçimini çamaşırcılık yaparak sağlamaya çalışan bir ninecik vardı.
Gözleri görmediği için birisinin yardımı ile Halide Edip’e ulaşmaya çalışıyordu, sonunda buldu. Ölümlük olarak ayırdığı
bir liracığı derisi çatlamış avucunun içinde duruyordu.
Parayı Halide Hanım’a verdi. Halide Edip: “Ah anacığım, bir kere daha inandım ki kurtulacağız.”diyerek, ağlamakta olan nineyi bağrına bastı...
Kurtuluş Savaşı; çoluk çocuk, erkek kadın bu özkey (fedakar) insanlar sayesinde kazanıldı.
Yüce Atatürk’ün bir Cumhuriyet ile taçlandırarak gençliğimize emanet ettiği bu kazanımı kurda kuşa yem etmeyeceğiz.
Gök girsin,Kızıl çıksın!..
Yorum